tag:blogger.com,1999:blog-19604442266260715312024-03-22T16:12:26.194+03:00 Yerinde Çizeryerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.comBlogger521125tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-17445434255151940142024-03-22T14:22:00.003+03:002024-03-22T14:22:16.118+03:00Hasegawa Antarktika Gözlem Gemisi Soya Özlemi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVkpTqy98ACpgQNRgLILbMpZ0lNaIMc4UhoZpB6Oh_WF5i-AbeZlCS4h0UzMP4vv_aiXqTFtLfFAuc5WfwIgzDNowMB8XdrJLbHc9FpedCyALlTNpMUJrI3AGuGB1A0UMGm9A_rOKcOv26lz50aFfP28bfiSCoITY84aYcouwszQl9aaiD1PI-tZUw6Nm5/s1280/IMG_8780.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="1280" height="405" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVkpTqy98ACpgQNRgLILbMpZ0lNaIMc4UhoZpB6Oh_WF5i-AbeZlCS4h0UzMP4vv_aiXqTFtLfFAuc5WfwIgzDNowMB8XdrJLbHc9FpedCyALlTNpMUJrI3AGuGB1A0UMGm9A_rOKcOv26lz50aFfP28bfiSCoITY84aYcouwszQl9aaiD1PI-tZUw6Nm5/w405-h405/IMG_8780.JPG" width="405" /></a></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Geçtiğimiz günlerde yine deli dana gibi Soya Soya diye gezerken şu görsele rastladım, modeli kim yapmıştır, nasıl yapmıştır bilmiyorum. Ölçeği 1/700 bile değil ama böyle model çalışmaları görünce kendime pek hakim olduğumu söyleyemem. Soya kitinin fiyatı hiçbir zaman ucuz olmadı ama 2000 lira edecek kadar da ne var kutuda çok merak ediyorum(şimdiden söyleyeyim seneye 4000 diye güncellememi beklemeyin). Bu görseli ararken arşivde eski bir buluşmadan fotoğrafa denk geldim, kim bilir hangi buluşma dönüşü Ekin'in analog makinasıyla çekilmişiz. Arkamızda Paşabahçe Vapuru var, şu geminin plastik kitini yapacak bir tane delikanlı modelcilik firması yok mu arkadaş ya?</b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtaXpgqOlKRJP1addWAASe38_puRaiDnRnLawrgGJ_n0_Xz2_kTk7ShWXljWuR7Vw9o8NwbGTPePQb92bPgUIjlO0SRHYn1ZqcBtpETwbKX5608zK30olSdaBNmQ3xDq9_gDklPh1t4HVbvGUGKglSIiA1pdrenWfRPrhtUtbmDyiwJeQOjAFR2w-5V0y-/s1795/25ecb39e-c35c-4dbc-a283-8dff19a3ff2d.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1204" data-original-width="1795" height="315" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtaXpgqOlKRJP1addWAASe38_puRaiDnRnLawrgGJ_n0_Xz2_kTk7ShWXljWuR7Vw9o8NwbGTPePQb92bPgUIjlO0SRHYn1ZqcBtpETwbKX5608zK30olSdaBNmQ3xDq9_gDklPh1t4HVbvGUGKglSIiA1pdrenWfRPrhtUtbmDyiwJeQOjAFR2w-5V0y-/w469-h315/25ecb39e-c35c-4dbc-a283-8dff19a3ff2d.JPG" width="469" /></a></div><p><br /></p>yerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-62140762223060538322024-03-09T15:55:00.001+03:002024-03-22T16:11:26.579+03:00USk İstanbul Art İstanbul Feshane Buluşması(09 Mart 2024)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNbtDYAOCTfUPbhLjsh8nRYgKi7u-9IUrE8CHpha9Xx0Pm-Of7RckpzXhpJA2nKp3w3g_6VFzBuyPcJOBdHz0mODOAB0SjNuUN6YGzi4P3ThCndSIlOPVAfKpXXl6PfoseS6XluN09Jb8FfwW2B1T26lvkbWhsZ2JvC1Q23AfKe5KRcoWXmEQ0laf1SXc9/s3278/IMG_0164.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1764" data-original-width="3278" height="326" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNbtDYAOCTfUPbhLjsh8nRYgKi7u-9IUrE8CHpha9Xx0Pm-Of7RckpzXhpJA2nKp3w3g_6VFzBuyPcJOBdHz0mODOAB0SjNuUN6YGzi4P3ThCndSIlOPVAfKpXXl6PfoseS6XluN09Jb8FfwW2B1T26lvkbWhsZ2JvC1Q23AfKe5KRcoWXmEQ0laf1SXc9/w606-h326/IMG_0164.jpg" width="606" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;">Art İstanbul Feshane'deydik son buluşmamızda, memleket günlerinin yapıldığı binayı sergi alanı olarak görmek güzeldi doğrusu. Sonra Kafe alanına oturduk, tavandaki metal iskelet ve havalandırma boruları güzel görünüyordu, tam çizime başladım biraz zaman geçti üzerinden yine hemen çat diye bir kafe görevlisi geldi kaldırmak için. Yine abicim üslubuyla konuşmalar, konuşurken bir şefkat gösterisi olarak omuza dokunmlar falan. Bu sefer çıkmadık ama kafeden, güvenlik etrafımızda bin tur attı, dayanamadılar başka bir yere aldılar. Şu belediyeye ait tesislerin kafesini illa böyle insanlara mı vermek gerekiyor ya, belediye kendisi işletemiyor mu buraları çok mu zor? Ülkede insan gibi muamele görmek hayal oldu artık ya. Adama sonunda ben bu şikayetimi gerekli yerlere yazacağım dedim, kime yazarsan yaz dedi, sonra düşündüm hakikaten kime yazarsan yaz bir halt olduğu yok ülkede.</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikauO6JMHp8hONHoKNWrWAmHLzfKrmTv97_phwmhVf83lsNAvO4uEwWi7rUKQU1lrF5RkPQweM7fOzCz9rRFTqdEb4l3GRBL2mqhVey1LWyOyWN3Zg8pQfGnppsHzntivCxG2sBV7tvSJHRxHXBpNZ1XGYJ7MjgASMQcQhpcf0xA_b2Pf276iOn_Frq37T/s2016/IMG_9695.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="2016" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikauO6JMHp8hONHoKNWrWAmHLzfKrmTv97_phwmhVf83lsNAvO4uEwWi7rUKQU1lrF5RkPQweM7fOzCz9rRFTqdEb4l3GRBL2mqhVey1LWyOyWN3Zg8pQfGnppsHzntivCxG2sBV7tvSJHRxHXBpNZ1XGYJ7MjgASMQcQhpcf0xA_b2Pf276iOn_Frq37T/w421-h316/IMG_9695.jpg" width="421" /></a></div><br /><p><br /></p>yerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-17430199965143018092024-02-24T11:45:00.001+03:002024-03-22T14:05:02.765+03:00Salt Galata Mini Buluşması(24.02.2024)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5E7xYWRvnBzCi1A93XcjVr5NrPfv-IqtdsQbmNJIZv_KkYztuGlXDOfw9WeH_wedp2alYAT9-8duMfpxUxKk48OM_-O1B85zBcbRV3HXD0sB_v8KlIhpeQIgKSZljAiBfKdfaVl5MqedzJsUrZnwY4DVK5KECbprJGTT00H9Tk67dUfvo3es3swMCTCez/s4032/IMG_9340.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="473" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5E7xYWRvnBzCi1A93XcjVr5NrPfv-IqtdsQbmNJIZv_KkYztuGlXDOfw9WeH_wedp2alYAT9-8duMfpxUxKk48OM_-O1B85zBcbRV3HXD0sB_v8KlIhpeQIgKSZljAiBfKdfaVl5MqedzJsUrZnwY4DVK5KECbprJGTT00H9Tk67dUfvo3es3swMCTCez/w354-h473/IMG_9340.jpg" width="354" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Hazır olun çünkü yine alakasız bir çizim ve konudan bağımsız bir yazı geliyor. Çok saçma gelebilir ama ortaokulda ilkçağ, ortaçağ vs. dönemlere çok sonraları isim verildiği, yaşarken kimsenin bırakın umurunda olmayı farkında bile olmadığı gerçeğiyle yüzleşmem çok zor olmuştu. O büyük değişimleri yaşayan insanlar bunun farkında bile değildi, sonradan biz vermiştik o dönem isimlerini. Ne derseniz deyin bunu kabullenmek her çocuk için o kadar kolay olmayabiliyor, düşünsenize ortaçağı kapatmışsınız haberiniz olmadan. Bu aralar kendi adıma bir böyle bir dönemi kapattığımı sanırım sonunda anladım ve daha zoru kabullenmeye başladım. Geçen artık giyemediğim pantolonlardan tamamen kurtuldum, tekrar 70 kilolara dönerim umuduyla dolabın bir kenarında yıllardır duruyorlardı. Eşim binlerce defa kurtul şunlardan dese de ben bir gün tekrardan içlerine girebileceğim hayaline sıkı sıkıya sarılmıştım. Mesela bu davranışım böyle bir dönemin bitimine dair bir ipucu olabilir. Değişimi kabul etmek ve ileriye doğru adım atmak o kadar kolay olmayabiliyor. Onca senenin alışkanlıkları, bir yandan da güvenli hissettiğin sınırların dışına çıkma korkusu vücutta kan akışını hızlandırabiliyor. Bu sene birbirinden bağımsız bir sürü insanla benzer şeyleri konuştum, belki içinde bulunduğumuz yaş aralığıyla alakalıdır. Herkesin beklediği ve ürktüğü bir değişiklik var gibi etrafımda, bu yolların nereye çıkacağını merak etmemek pek mümkün görünmüyor doğrusu. Yalnız eğer bu bir dönem bitimine ait işaret olarak kabul edilebilecek bir şeyse şuna ne diyorsunuz: yıllardır yolda belde gezmekten mahvolmuş ayaklarım sebebiyle giyemediğim ayakkabıları tekrardan giyer oldum, bu da bir işaret değilse nedir öyleyse? Şuraya hiçliğin ortasında bir adet yerindeçizer ve silah arkadaşı bırakıyorum, böyle saçma anlamlandırma çalışmalarının sebebi de daha iyi anlaşılmış olur. İyi bir rüzgarda, bomboş ovanın çamurlu zemininde yeterince yürürseniz mesihliğinizi bile ilan edebilirsiniz. Kullanıla kullanıla biraz anlamını yitirmiş olsa da Nietzsche'nin "Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar" sözü doğrulanabiliyor zaman zaman. Neşeli mevsimlerde çiçek böcek derken yol bitse de kışın kilometrelerce sürülmüş boş tarla manzarası insanda bir yerden sonra karadeliğe dönüşebiliyor.</span></b></p><p style="text-align: justify;"><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCCuLrqsaDqYbq7a_zyaIygs-vXvQ_cH95Nk4FJXB3P0KxAsnGpgpTFcpUN-lT2eDtXYI_1_9km0RQlKn0Hiqb0FMfrMfLbjlzvi_xELHZLUttMGwkjMbgR5EXCmQ54LsE1jstS_QhxZei4J0kKZIM1SOJJjY7S8HfvYOo7MuXe-TBlz-ADzPWQMXtKxxz/s2016/IMG_8771.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="2016" height="277" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCCuLrqsaDqYbq7a_zyaIygs-vXvQ_cH95Nk4FJXB3P0KxAsnGpgpTFcpUN-lT2eDtXYI_1_9km0RQlKn0Hiqb0FMfrMfLbjlzvi_xELHZLUttMGwkjMbgR5EXCmQ54LsE1jstS_QhxZei4J0kKZIM1SOJJjY7S8HfvYOo7MuXe-TBlz-ADzPWQMXtKxxz/w369-h277/IMG_8771.jpg" width="369" /></a></b></div><b><br /><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b><p></p>yerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-37297343902278614502024-02-18T14:29:00.004+03:002024-03-22T15:53:47.417+03:00USk İstanbul Sultanahmet Buluşması(18 Şubat 2024)<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG1ffJ94gwq5i1JR0AgvBib-2HoQPCw8uCctvoqf2iHPi6KtJ9gvz5H4YUB_9f4d2BYXiod5Z91_WDo5i45RnoNZtOmZn4XU4tSipmRlOoCKjp6e27bau_KNTp44AkCBYlVTpSz4X8le4T94o4wXaYUUCEVy3ajxvkP81st4DOyH7x7t0MMoMreYLTfH7w/s2016/IMG_9343.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2016" data-original-width="1512" height="440" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG1ffJ94gwq5i1JR0AgvBib-2HoQPCw8uCctvoqf2iHPi6KtJ9gvz5H4YUB_9f4d2BYXiod5Z91_WDo5i45RnoNZtOmZn4XU4tSipmRlOoCKjp6e27bau_KNTp44AkCBYlVTpSz4X8le4T94o4wXaYUUCEVy3ajxvkP81st4DOyH7x7t0MMoMreYLTfH7w/w330-h440/IMG_9343.jpg" width="330" /></a></div></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Şu obeliskin üzerindeki sembolleri ne kadar uğraşırsam uğraşayım sığmıyor, bu kaçıncı denemem. Bir gün elbet başaracağım, hissediyorum bunu ta en derinlerimde, o zamana kadar çizmeye devam. Şaka bir yana ilk Urban Sketching denememi de yine Sultanahmet Meydanı'nda yapmıştım, o zaman Ayasofya'yı çizmiştim, geçenlerde denk geldim yine eski defterlere bakarken, buraya da eklemeyi düşünürken aklımdan çıkıp gitmiş, şimdi hatırladım tekrardan. Yalnız son buluşmalarda çizim yapmaya aşladım gibi tekrardan hadi hayırlısı...</span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkC-lNwbi_nr7wZm1GawjzWb7mk5y-CLm217iYmwV-Vx0kMootwSsq-MmlgZHeBehYu2fjTHRk49XPGEVx8bjNLeCogu6-021IL7-9frAQcpedYZtvIT3zYYX9OSHBaqTy33uOPZvnmEm3Ulyuu0KlRXgePNEhQbC5f9JIBvZec5WIWlEwT7agRoHG3QNC/s2016/IMG_9244.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="2016" height="395" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkC-lNwbi_nr7wZm1GawjzWb7mk5y-CLm217iYmwV-Vx0kMootwSsq-MmlgZHeBehYu2fjTHRk49XPGEVx8bjNLeCogu6-021IL7-9frAQcpedYZtvIT3zYYX9OSHBaqTy33uOPZvnmEm3Ulyuu0KlRXgePNEhQbC5f9JIBvZec5WIWlEwT7agRoHG3QNC/w526-h395/IMG_9244.jpg" width="526" /></a></div><br /><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div>yerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-55159161770049241582024-01-13T11:11:00.083+03:002024-03-22T11:40:53.557+03:00USk İstanbul Kuzguncuk Buluşması Harici Her Şey(13.01.2024)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhojDk6qMP_39aA_-GslDbwr6hFBJdKMsTdMpqYD1KVGbHrW0ektQSxR39iClTGjxU5ipwmr_20q1cP_HN0ZYNl_5-DNRKaNR42iMJNl_umrrJa3OtGr90w0C7NIU88wyebnHpxTkVk4WcfdEDYL3uaN9kw1nrYFHjvfPExF-HLVaTLmhjScTtNvlSGkls9/s2016/IMG_8717.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2016" data-original-width="1512" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhojDk6qMP_39aA_-GslDbwr6hFBJdKMsTdMpqYD1KVGbHrW0ektQSxR39iClTGjxU5ipwmr_20q1cP_HN0ZYNl_5-DNRKaNR42iMJNl_umrrJa3OtGr90w0C7NIU88wyebnHpxTkVk4WcfdEDYL3uaN9kw1nrYFHjvfPExF-HLVaTLmhjScTtNvlSGkls9/w320-h426/IMG_8717.jpg" width="320" /></a></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Kürkçü dükkanına iddialı bir giriş yapmayı planlıyordum ancak sonrasında kenarda köşede bu iddianın içini dolduracak kadar çizim vs. birikmediğini fark ettim. İddiamdan vazgeçmem kendi yararıma daha iyi olacak gibi. Böyle günler sonra yazınca da insan çizimi yaptığı güne dair pek bir şey hatırlayamıyor doğal olarak. Tahminim eşimle eski dostum Covid'i de aynı gün kaptık, annemin geçmek bilmeyen soğuk algınlığı şikayeti ve ailede pek rastlanmayan tansiyon şikayeti konusunda şüphelenmekte haklıymışım, iki sene sonra tekrardan Covid olduk. Hiç özlememişim kendisini, aşılardan sonra atlatması ilk sefer kadar zor olmadı ancak hala daha toplayabilmiş sayılmam, nedense bende hastalığın en kötü etkisi vücudu kurutması oluyor, gün içinde litrelerce su içsem de hala vücudumda kuruluğu hissediyorum. Mevzu resimden nerelere geldi diye düşünenler için aslında çizdiğimiz her resim kristalize olmuş bir anı parçası olarak ele alınabilir, bu kristalin içinden de bu anım çıktı.</b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTWbPBopRc6V49BUK_xDhUXFqC_ZbaebVpiGw_oDbnTMeta5GDPCX40jPO1TmJxdMFY_zhdldNFRPEmt0mgf21sEfvNrsSwlHynSrdgAU6uv7vf6Xo6Cv6GKKuUyNiniBIfVs8DqyuXjvEtsFi5R0P6DcCkt8R79ivS59lsAaPiQPmifBy-sA3RBIFLdpM/s2016/IMG_8706.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="2016" height="378" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTWbPBopRc6V49BUK_xDhUXFqC_ZbaebVpiGw_oDbnTMeta5GDPCX40jPO1TmJxdMFY_zhdldNFRPEmt0mgf21sEfvNrsSwlHynSrdgAU6uv7vf6Xo6Cv6GKKuUyNiniBIfVs8DqyuXjvEtsFi5R0P6DcCkt8R79ivS59lsAaPiQPmifBy-sA3RBIFLdpM/w504-h378/IMG_8706.jpg" width="504" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><br /></p>yerindecizerhttp://www.blogger.com/profile/16827579746940084346noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-56727168310697193832023-12-31T20:01:00.005+03:002023-12-31T20:01:48.965+03:00USk İstanbul Moden Sanat Müzesi Buluşması<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1d1xwxplWehls1Mb015udYVNjyFfNFpMltospxW5dUxdwSkntbID2gIBYkbPOMqUicOOoMuV2OfcUZ5i8u3mibCqgcJm8XExlWKa0qK9ka4IsqB0g8on46_kOlM_IAb0UvghIMOyN12SlyalswQOmQrmH_CEhemWCI1s2dB9IICmkTosvcK8bAZiG/s4032/IMG_8247.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="387" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1d1xwxplWehls1Mb015udYVNjyFfNFpMltospxW5dUxdwSkntbID2gIBYkbPOMqUicOOoMuV2OfcUZ5i8u3mibCqgcJm8XExlWKa0qK9ka4IsqB0g8on46_kOlM_IAb0UvghIMOyN12SlyalswQOmQrmH_CEhemWCI1s2dB9IICmkTosvcK8bAZiG/w516-h387/IMG_8247.jpg" width="516" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Blog yazılarını yazarken hep önden en az üç dört uzun paragraf bir şeyler yazıyor, ne var ne yok içimi boşaltıyor sonrasında da hep tamamını silip baştan alakasız bambaşka bir şeyler karalıyorum. Az önce sildim yine bir sayfaya yakın yazıyı, bayağı bir şeyden bahsetmiştim oysa. </span></b></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;">Yukarıdaki fotoğraf bu senenin son buluşmasından, fotoğraftakilerin çoğuyla tanışıklığımız birkaç seneyi geçti, hiç de fena olmayan sıkı bir USk grubu olduk. Büyük ihtimalle kıtadaki en dinamik birkaç gruptan biriyizdir, kimseye bunun havasını atmasak da içten içe bunun gururunu yaşıyoruz. Bu sene de ekip biraz daha büyüdü, buna bir türlü alışamadım. Bu kadar insanın sadece çizim yapmak için toplanmasını asla normalleştiremeyeceğim sanırım. Az önce yazdığım koca bir sayfanın yorgunluğuyla daha fazla devam edemeyeceğim yazmaya, bu sefer şanslısınız, bayağı kısa kestim. Şimdiden herkese mutlu yıllar...</span></b></p><p><br /></p><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-2483550824140760472023-12-21T22:47:00.001+03:002023-12-21T22:47:18.577+03:00İlk Kısa Filmim(Bayağı Kısa)<div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="304" src="https://www.youtube.com/embed/QIc05XpHv5c" width="471" youtube-src-id="QIc05XpHv5c"></iframe></div></div><div style="text-align: justify;"><b style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></b></div><div style="text-align: justify;"><b style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Daha birkaç post önce Blender'ın başına oturamadığımdan şikayet etmiştim hatırlarsanız, programın 4.0 versiyonu da bu zamana kadar öğrendiklerimin küçük bir tekrarı olması adına kısa da olsa bir şeyler yapmak istedim. Yine Ian Hubert Usta'nın yolunda bu kardanadam videosunu yaptım. </b></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Animasyon üzerinde çalışırken daha önce sürekli yanlış yerlerde kaybolduğumu farkettim ve bu tür yapımlarda ortada bir planlayıcı yöneticinin olmasının önemini çok iyi kavradım. İnsanlara hikaye anlatabilmenin yolunun hep teknik yeterlilikte olduğunu düşünürken bu videoda programa dair bildiklerimin en fazla %15'i ile 30 saniyelik kısa bir film ortaya koyabildim. Kullandığım şarkı elbette işimi büyük oranda kolaylaştırdı ve kardanadamın parçalarını rotate ederek ve birkaç shape key ile yüzü ve kaşları hareket ettirerek mevzuyu tamamladım. Fena da olmadı, en azından kardanadamın sinirli bir biçimde bir şeyler sorduğunu ses olmasa da anlardık diye düşünüyorum.</b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Yetersizliğimi farkettiğim diğer bir konu ise bütünü parçalara ayırmak. Animasyon işleri, en azından bu zamana kadar benim yapmaya çalıştığım işler hep birer iterasyon projesiydi. Taslak bir şeyler yapıp onu başka şeyler içinde deneyip çalışıp çalışmadığına bakıp ona göre tekrardan amaçladığım düzeye getirmeye çalışıyordum ama dediğim gibi hemen hemen her aşamada başa dönüp test edip, sonra o test ettiklerimi başka şeylerle falan test edip neticelendirmem gerekiyordu. İşin sanat yönetimi ayrı daha teknik kısmında defalarca kayboldum ve bu sebeple bu yıl pek bir şey yapamadım. Teknik olarak yapabildiklerimle hayat verebileceğim bir senaryo üzerinde çalışmam gerekiyor bu sene, nedense bu da gözümde büyüdükçe büyüdü. </b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Dediğim gibi aylarca üzerinde çalışıp ortaya yenilgiden başka bir şey çıkartamadığım projelerden sonra bu kardan adam projesi hayretler içinde kalmama neden oldu. Bu kadar az özellik kullanarak ve bu kadar kısa zamanda bir ürün koymak mümkünmüş meğerse. Kaldı ki içinde çok temel de olsa bir hikaye anlatımı bile var. Bir de yapım sürecinde çok yorulmadığım için aydınlatma seçenekleri, kompozisyon vs gibi konulara da daha fazla vakit ayırabildim, Hiç kullanmadığım özelliklerle sahneyi süsledim.</b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bir video olarak son derece basit olabilir ama süreçlerin doğru düzgün bir biçimde işlemesi ve kısa da olsa başedilebilir bir proje yönetimini gerçekleştirebilmiş olmak bu senenin en büyük başarısı oldu benim için. Proje sürecinden kendime çıkardığım en büyük ders bu oldu, teknik olarak bir şey lazım olduğunda zaten gerekli adımları atabiliyorum, tersten de olsa kulağı tutmanın bin tane yolu var ama galiba asıl öğrenmem gereken bu proje yönetimi süreci. Bu kadar gevezeliğe gerek var mıydı bilmiyorum ama yine de buraya kadar okuyan çıkarsa çok teşekkür eder verimli ve mutlu bir yıl dilerim. Umarım bu sene kendimize Kaf Dağı'nı hedef gösterip yollarda tarumar olmaktansa etraftaki küçük tepeciklerin tadına varabildiğimiz, çimlerde oturup etrafı göz atabildiğimiz bir sene olur.</b></span></div>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-43634264361142750522023-12-09T16:14:00.000+03:002023-12-09T16:14:25.788+03:00Scratch Building HMS Terror - 01<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkgi_vT95hpU71J4edDAQPDRbjGj3vWWqR_1GRehfZkNC2cEovPArH_WHYh8C2Rt3sWaugNMj2oBet8tsjjArt-EMBoeXI64ooxmcTY2UF8QiY5f_7eezk35ujD0sjXVQVURP-Kg-XMAaVpbEu8zwgxZ5aW9FYHTjxRTIHL0kH62IxB5a_sNuIS_z7/s4032/IMG_7812.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="375" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkgi_vT95hpU71J4edDAQPDRbjGj3vWWqR_1GRehfZkNC2cEovPArH_WHYh8C2Rt3sWaugNMj2oBet8tsjjArt-EMBoeXI64ooxmcTY2UF8QiY5f_7eezk35ujD0sjXVQVURP-Kg-XMAaVpbEu8zwgxZ5aW9FYHTjxRTIHL0kH62IxB5a_sNuIS_z7/w500-h375/IMG_7812.jpg" width="500" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Başlığı bu şekilde atmak istemezdim ama "Scratch building" tabirini karşılayacak Türkçe bir kelime veya kelime grubu bilmiyorum, sıfırdan yapmak denilebilir belki ancak bu tabire de konseptimiz açısından ısınamadığımı ifade etmek isterim. Konumuza gelecek olursak Erebus ve Terror Jules Verne manyağı her çocuğun isimlerini ezbere bildiği gemilerdendir ancak Nautilus'tan farklı olarak bu gemiler gerçekten büyük maceralara atılmış ve nihayetinde böyle bir sefer esnasında gemi personeliyle birlikte 200 sene boyunca kayıplara karışmışlardır. Bugün şimdilik geminin hikayesine çok girmeden biraz kendi Terror projemden bahsetmek istiyorum.</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKUvz4Iwq7sSr7OigydhGmymNisMrKY4GtCuWuxCCvR5uEgPSxhDZgVVDEuciv7Sv-B2xaKXChgBT-17qpnqmjR1ZFbzgRdRIFaFvOo0ivZdJCcwM0JRY_MAapkA9WXUWee-0uZZgWrLES3TQ5exA_5DtIJrHF4Kaqz3eCpS5cDFY4GKP2qtlIqC2V/s2328/fisher2_F7383_0033.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1666" data-original-width="2328" height="335" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKUvz4Iwq7sSr7OigydhGmymNisMrKY4GtCuWuxCCvR5uEgPSxhDZgVVDEuciv7Sv-B2xaKXChgBT-17qpnqmjR1ZFbzgRdRIFaFvOo0ivZdJCcwM0JRY_MAapkA9WXUWee-0uZZgWrLES3TQ5exA_5DtIJrHF4Kaqz3eCpS5cDFY4GKP2qtlIqC2V/w468-h335/fisher2_F7383_0033.jpg" width="468" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Erebus ve Terror hemen hemen aynı gemiler olmasına karşın neden Terror'ü tercih ettiğim konusunda sorular sorulacak olunursa: Terror'le biraz daha içli dışlı oldum diyebilirim, hatta yardımcı kaptanların yazdığı narrativeleri okudum uzun uzun, Terror'ün maceralarına daha aşinayım. Bir de Ross seferi sonrasında iki gemi üzerinde yapılan majör değişiklikler sonrası geminin bizim hepimizin bildiği siyah-beyaz şemayla boyanması da bunda etkili olmadı desem yalan söylemiş olurum kuşkusuz. E bir de <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Francis_Crozier" target="_blank">Francis Crozier</a> gibi bir kaptanımız da olunca başka seçenek kalmıyor geriye. Değişiklikler demişken eski illüstrasyonlara ve planlara bakınca cidden ne kadar çok şeyin değiştiğini anlıyorsunuz. Yukarıdaki illüstrasyon Owen Stanley tarafından Terror'ün 1838 yılında çıktığı Arctic Seferi esnasındaki halini gösteren güzel bir çizim. <a href="https://www.rmg.co.uk/collections/object?maker%5B0%5D=Stanley%2C%20Owen" target="_blank">(Bu ve bunun gibi bir sürü Owen Stanley eskizine ulaşmak için tıklayınız.)</a> Geminin iki farklı halini düşününce bu iki geminin aynı gemi olduğunu düşünmek bir hayli güç.</span></b></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPG16kw9349h72VDd-nEt_fu11OXcmuAAPH-8CJB1MGxfDdCf6xi0N0VBdQFjVeJj04A_n1GGYYNStEsgWPmFqWpU2ygiKyygq_kYNiUhe3LkTSW6SDIr6gZqHI6ja8UHilz0QkIDnLXLqIpwRjRC9gCUit-W4MYW1bklR46OaIaWYiPLO93wcoLA3/s854/HMS%20Terror%201845%20Inboard%20Profile%20(Medium)%20(Small).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="447" data-original-width="854" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPG16kw9349h72VDd-nEt_fu11OXcmuAAPH-8CJB1MGxfDdCf6xi0N0VBdQFjVeJj04A_n1GGYYNStEsgWPmFqWpU2ygiKyygq_kYNiUhe3LkTSW6SDIr6gZqHI6ja8UHilz0QkIDnLXLqIpwRjRC9gCUit-W4MYW1bklR46OaIaWYiPLO93wcoLA3/w613-h320/HMS%20Terror%201845%20Inboard%20Profile%20(Medium)%20(Small).jpg" width="613" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #e06666; font-size: x-small;"><a href="https://buildingterror.blogspot.com/2013/08/hms-terror-1845-inboard-profile-as.html">https://buildingterror.blogspot.com/2013/08/hms-terror-1845-inboard-profile-as.html</a></span></td></tr></tbody></table><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Gemilerde yapılan belki de en önemli değişiklik ise iki gemiye <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/London_and_Greenwich_Railway" style="background: none rgb(255, 255, 255); overflow-wrap: break-word; text-decoration-line: none;" title="London and Greenwich Railway">Greenwich Railway</a><span style="background-color: white;"> </span><a class="mw-redirect" href="https://en.wikipedia.org/wiki/Steam_locomotives" style="background: none rgb(255, 255, 255); overflow-wrap: break-word; text-decoration-line: none;" title="Steam locomotives">steam locomotives</a> 'ten alınan iki adet buhar motorunun adapte edilmesi oldu. Bu motorlar sayesinde iki gemi de rüzgar yardımı olmadan 4 knot hıza erişebiliyordu. Sanırım Kraliyet Donanması'nda uskur pervane kullanımı ilk bu iki gemide oluyor. Diğer bir değişiklik de demir plakalarla geminin bazı bölümlerinin kaplanması, Owen Stanley'in çizimlerinde bu fark da gayet net görünüyor, baş kısımda herhangi bir kaplama yapılmamış önceki versiyonlarda. Gemilere sonradan mı eklendi bilmiyorum ama iki gemide de temiz su elde etme makinasıyla birlikte ısı değişimi makinası adıyla çok ilkel bir buzdolabı sistemi de bulunuyormuş. Son zamanlarda Franklin seferinin aslında gemilerin bu kadar iyi olması sebebiyle böyle bir sona maruz kaldığına dair de düşünceler yoğun olarak konuşulmaya başlandı. Önceki seferlerde gemi personeli hayatta kalmak için zorunlu olarak dış dünyaya açılıyor ve o ortamda hayatta kalmanın yollarını öğreniyordu deniliyor. Haliyle gemilerde yaşanan bahtsızlıklara rağmen hayatta kalan sayısı daha fazla oluyordu. Bu son seferde gemiler o kadar iyiydi ki tayfa dış dünyayı tanıma ihtiyacı hissetmedi ve Nunavut'ların bir şekilde yaşamayı başardığı o coğrafyada soğuk bir ölümün kucağına atladırlar. <a href="Why Ross Survived When Franklin Died: Arctic Explorers and the Inuit, 1829–1848" target="_blank">(<span style="background-color: white;">Why Ross Survived When Franklin Died: Arctic Explorers and the Inuit, 1829–1848 /Nicholas Bayne)</span></a> </b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="324" src="https://www.youtube.com/embed/OxyTZ3F7mkA" width="390" youtube-src-id="OxyTZ3F7mkA"></iframe></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> İki gemi de 200 yıla yakın bir süredir derinliklerde kayıp bir biçimde yatıyordu, aslında üç aşağı beş yukarı terk edildikleri yerler belliydi. King William Adası'nın kuzeyinde Victory Point civarında terk edildikleri düşünülüyordu fakat bir türlü bulunamadılar kısa bir süre öncesine kadar. İngiliz hükümetinden alınan kazı izinleriyle yapılan çalışmalarda gemilerin batıklarına çok daha güneyde, terk edildikleri noktadan 150 km güneyde bulundular. İlk bulunan Erebus oldu, 2014 yılında Wilmot and Crampton Körfezi'nde hemen denizin 11 m altında bir batık bulunuyor ve sonrasında araştırmalar sonucunda bunun doğru gemi olduğu anlaşıldı. Terror ise çok daha kuzeyde King William Adası'nın güneyindeki Terror Körfezi'nde 2016 yılında, Erebus'tan daha derinde 30 m civarında bir noktada bulundu. Erebus'tan daha derinde olduğu için iklimsel etkilerden çok daha iyi korunmuş bir halde derinlerde yatmaya devam ediyor kendisi. Terror batığında kaydedilen bir videoyu yukarıya ekledim. Erebus çok daha yüzeyde olduğu için yüzeyden bile görülebiliyormuş. (Erebus'un yüzeyden çok güzel bir fotoğrafı vardı ancak hangi cehennemdeyse bulamadım yazıyı yazarken) (Aşağıda Terror'ün bulunması için yürütülen çalışmalar esnasında yapılan deniz dibi taraması sonucu elde edilen görüntüyü görebilirsiniz.)</b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoaQ0cPh2FVUstsZkASp_h_Icau0vyTyRJ13wODMadsMyA4PRdcZ9RScGsc-pux5d_7aKCso2W-eb3Wfl3gswvxcOjW-fShle-6bHF2xWIjUB03GVvwfltIioLiWm8aZAb3csQCuZ81ChmPDsJkQbjDlux9HX327fPGIe3vkO587rEiM-9rEa1Upib/s1024/Map_Remains_of_Franklin's_Lost_Expedition.svg.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="582" height="348" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoaQ0cPh2FVUstsZkASp_h_Icau0vyTyRJ13wODMadsMyA4PRdcZ9RScGsc-pux5d_7aKCso2W-eb3Wfl3gswvxcOjW-fShle-6bHF2xWIjUB03GVvwfltIioLiWm8aZAb3csQCuZ81ChmPDsJkQbjDlux9HX327fPGIe3vkO587rEiM-9rEa1Upib/w198-h348/Map_Remains_of_Franklin's_Lost_Expedition.svg.png" width="198" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTig0Zq8Drl1H14Eig6V6mTnmKjqLtEhmczu7Ybw9rg3c1fHbrwm-pe-1GyuRmX8Lghe89-lcKbUtDDqQc1_8ReBXyRYR78NHyllcp6UfGxQE3f1HA45r33ToI0U866JkIeSgQBlAPPvY2OIomtabsw-BNqmfE3bDBPsmXILjL6ArLnLBnx2BIYOc4/s381/Franklin's_Lost_Expedition_-_Sonar_Image_of_First_Ship_Found_-_Sept_2014.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: right;"><img border="0" data-original-height="261" data-original-width="381" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTig0Zq8Drl1H14Eig6V6mTnmKjqLtEhmczu7Ybw9rg3c1fHbrwm-pe-1GyuRmX8Lghe89-lcKbUtDDqQc1_8ReBXyRYR78NHyllcp6UfGxQE3f1HA45r33ToI0U866JkIeSgQBlAPPvY2OIomtabsw-BNqmfE3bDBPsmXILjL6ArLnLBnx2BIYOc4/w356-h245/Franklin's_Lost_Expedition_-_Sonar_Image_of_First_Ship_Found_-_Sept_2014.jpg" width="356" /></a></div></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Yine konu dağıldıkça dağıldı, Terror'ü yapma fikri 2018 yılında Occre markasının kiti çıkarmasıyla birlikte aklıma kazındı, ahşap model yapımı konusunda en ufak fikrim olmasa da kiti alelacele aldım, internetten ikinci el başka gemi modelleri de aldım acemiliğimi atmak için ama beceremedim. Ev talaş dolmasın diye çırpınırken zor oluyormuş model yapmak. Bir de benim kötü işçiliğim eklenince mevzuya ev mahvoldu, </b></span><b style="color: #7f6000; font-family: arial;">ikinci denemeden sonra </b><b style="color: #7f6000; font-family: arial;">töbe ettim ahşap modelciliğe. Ardından aldığım tüm ahşap kitleri sattım, en son Terror'ün de kitini yüreğim parçalanarak sattım. Derken bu yaz yine içim yangın yerine döndü, modelci kardeşlerim anlayacaktır; bazen bazı gemiler, uçaklar yüreğinizi yakabilir, deliler gibi sabah akşam gözünüzün önünden gitmezler, kalp çarpıntınız başlar Yine böyle bir günde Terror'ü satmış olduğum arkadaşa geri satar belki düşüncesiyle yazdım, daha önce bayağı bir alışveriş yapmışlığımız olduğu için belki makul bir fiyattan geri alırım ümidiyle ama kitin fiyatı 7.000 tl'ye yaklaşınca arkadaş pek yanaşmadı. Ardından vazgeçer gibi oluyorum derken interneti araştırmaya başladım, sonra Occre'nin kitinini fotopraflarını buldum. Fotoğrafları incelerken kendime "Hadi be oğlum yaparsın sen mühendis adamsın diye" bol bol gaz verdim. Yaklaşık olarak Autocad yardımıyla parçaları çizip endazeden hiza almaya çalıştım. Bazı postalar büyük geldi, bazısı fazla küçük. Onları tekrar çizdim, tekrar kestim. Aslında lazer kesim yaptırsam çok rahat biçimde halledermişim ama evin hemen yanındaki lazer kesimciyi çok sonra buldum. Defalarca kıl testerenin ucunu kırdıktan sonra nihayetinde postalar ve omurga parçaları birbirine oturdu. Mühendislik tecrübelerimi kullandığım ilk modelim bu model olabilir. </b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2Un7LjQiP1mgHpYtmTe9YLxhxb_o9FkDUU2s6_VdP8zUSethC11KA1K43AJVVZtXWwT1XWTS_mgXOprT3HsS4a2Nu_o5Ws2qgBK6EZFvzuqZhyphenhyphenEabP85ZWarNDHotY6yN-i0ASABGEHcoWucIysTgBeTyZBjEhcmMHXiqkfrwucNRZOTMTw6iwJ4b/s4032/IMG_7815.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2Un7LjQiP1mgHpYtmTe9YLxhxb_o9FkDUU2s6_VdP8zUSethC11KA1K43AJVVZtXWwT1XWTS_mgXOprT3HsS4a2Nu_o5Ws2qgBK6EZFvzuqZhyphenhyphenEabP85ZWarNDHotY6yN-i0ASABGEHcoWucIysTgBeTyZBjEhcmMHXiqkfrwucNRZOTMTw6iwJ4b/w533-h400/IMG_7815.jpg" width="533" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Şimdilik gövdeyi tamamladım, bundan sonrasını nasıl yapacağıma dair en ufak fikrim olmamakla birlikte elimden geldiğince devam etmek istiyorum. Öyle veya böyle bu iş artık namus meselesi oldu. Yıllardır Terror diye sayıklamaktan yoruldum bitakin düştüm, bu sefer bu mevzuyu çözmeye and içtim. Önümüzdeki günlerde eğer vakit bulabilirsem en baştan proje sürecini anlatmak istiyorum aşama aşama ama bir yandan da telifle alakalı sıkıntılar yaşanır mı yaşanmaz mı emin de olamıyorum. Her ne kadar Occre'nin kitini baz almış olsam da hemen hemen her şeyin ölçüsü başka, bin türlü deneme sonrası tutturdum ölçüleri, bunu kar elde etmek amacıyla da yapmadığım düşünülürse belki biraz da bahsedebilirim sizlere süreçlerden. Bu arada Franklin seferi ve bu iki gemiyle alakalı araştırma yapmak isterseniz başlangıç aşamasında çok işinize yarayacak linkleri de aşağıya bırakıyorum:</span></b></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;">-<a href="https://buildingterror.blogspot.com/" target="_blank">Building Terror Blog - Matthew Betts</a></span></b></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;">-<a href="https://erebusandterrorfiles.blogspot.com/" target="_blank">Erebus&Terror Files - Peter Carney</a></span></b></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b>-<a href="https://kabloonas.blogspot.com/" target="_blank">Kabloonas - Andres Paredes </a></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b>-<a href="https://visionsnorth.blogspot.com/" target="_blank">Visions of The North</a></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b>-<a href="https://parks.canada.ca/lhn-nhs/nu/epaveswrecks" target="_blank">Parks Canada</a></b></span></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></p><p><br /></p><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com096W3W227+VX68.90220459999999 -98.98504160000001768.505588443272188 -100.08367441250002 69.298820756727793 -97.886408787500017tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-61902989503128664202023-12-07T00:30:00.000+03:002023-12-07T00:30:00.199+03:00Arkeoloji Müzesi Buluşması (12.11.2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHNqJahGMTGzlfDplqF0IFaWddC9AdjJSxSAGcC5CPhwHp_A8DXJC3uJCvqfmT8uta5tz-txyGUaIsiKbsupkPK3jjra6Xl_jWukY_bj9a60yQ4FiCp0aOwb-zUh7z_qhIDNDVxUzykszWpI3JQ9JWAJDEhlFqWx-l-s2OiGReqT4YJr8dnQpwp9u4/s1600/e5aabe67-1247-410d-93da-f2817421739c.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="357" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHNqJahGMTGzlfDplqF0IFaWddC9AdjJSxSAGcC5CPhwHp_A8DXJC3uJCvqfmT8uta5tz-txyGUaIsiKbsupkPK3jjra6Xl_jWukY_bj9a60yQ4FiCp0aOwb-zUh7z_qhIDNDVxUzykszWpI3JQ9JWAJDEhlFqWx-l-s2OiGReqT4YJr8dnQpwp9u4/w475-h357/e5aabe67-1247-410d-93da-f2817421739c.jpg" width="475" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Uzunca bir süre olmuştu arkeoloji müzesine gitmeyeli, üşengeçlik insana böyle şeyler yaptırabiliyor. Zaten pandemi sonrasında müze gezme alışkanlığımı tamamıyla yitirdim, neden böyle oldu bilmiyorum. Hal böyle olunca geçtiğimiz haftalarda neden arkeoloji müzesinde buluşmuyoruz dedik, bu seferki kaçak bir buluşma oldu. Müzenin elden geçmiş halini korkunç beğendim, umarım kapalı tarafların da işleri bir an evvel biter de açılır. Çok daha samimi, eserlere çok daha iyi odaklanabildiğiniz bir yer haline gelmiş. Bir kere daha gurur duydum müzemizle.</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0zp1_p6E2rpaH9mo6o6wJyZel28AyBbLMsjuMzfEv25MgWlP1RNIIniWJ3zvFP3J_5G6b9D13rYUiOeKZiQ3CDM1a2DOX1jc-guIFebEKs-Bh8iHxpXJX46ygLEI_8ZMX2tEXBMaEASjKLUwEr8Rm3EUdLTHnbydA53vxTlMgH5XzU53-5Lkb2psd/s4032/IMG_6788.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="432" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0zp1_p6E2rpaH9mo6o6wJyZel28AyBbLMsjuMzfEv25MgWlP1RNIIniWJ3zvFP3J_5G6b9D13rYUiOeKZiQ3CDM1a2DOX1jc-guIFebEKs-Bh8iHxpXJX46ygLEI_8ZMX2tEXBMaEASjKLUwEr8Rm3EUdLTHnbydA53vxTlMgH5XzU53-5Lkb2psd/w324-h432/IMG_6788.jpg" width="324" /></a></div><br /><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-90167088930367294012023-12-06T00:30:00.001+03:002023-12-06T00:30:00.144+03:00Şehir Hatları - II Buluşması (05.11.2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRH8U7tvFLUG7_jBlVWLOMURhf5Qo2PGO7d_b7mZd8aeJqEsVwDReUnw_euPHoGa7IXRZGFsI8PsXsd2mEmxvKE8kdoaKyt1Wc8Rr006xMiN8LTkK4J5nR8FHDuH211Ys7FLMSOBmGzsUtViOhIIi6VF7AujAHBMnQLIC9Cu9TmaJ-3NbR1JyCK3b2/s4032/IMG_6677.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRH8U7tvFLUG7_jBlVWLOMURhf5Qo2PGO7d_b7mZd8aeJqEsVwDReUnw_euPHoGa7IXRZGFsI8PsXsd2mEmxvKE8kdoaKyt1Wc8Rr006xMiN8LTkK4J5nR8FHDuH211Ys7FLMSOBmGzsUtViOhIIi6VF7AujAHBMnQLIC9Cu9TmaJ-3NbR1JyCK3b2/s320/IMG_6677.jpg" width="320" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Projeye hız kesmeden devam ediyoruz demek isterdim ancak biraz emekleme modundayız hala, aslında oturup bu işe sağlam vakit ayırmak istiyorum ancak henüz kendimde yeterli miktarda enerjiyi toplayamadım. Bu buluşmada küçük küçük bir giriş yaptım galiba. Ayrıca bu buluşmada Paşabahçe Vapuru'na da iki defa denk geldim, sanırım aramızda bir şeyler oluyor, bu ara kendisi sürekli karşıma çıkıyor olmadık zamanlarda, geçtiğimiz haftasonu metrodan çıkar çıkmaz gemininin düdüğüyle irkildim ve iskeleye yanaşır vaziyette buldum kendisini. Dünyanın yaşayan en güzel gemilerinden biri olan bu gemiyi umarım daha yıllarca hizmette tutmayı ve sonrasında hakettiği biçimde korumayı başarabiliriz İstanbullular olarak.</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeVRJqT9l94Niob383z9NwY67GpP6falCe439hwXZ9rFTDiRDbLDNGsFGsra2DhPQy2j6NbiWexG48OicLuBeGJnsZvdF6ws69Pi_wWC1M-AACr06J4nE1zy8fVhlV0exvTXqHBE_MRvb8JzqpbIz9iFCPnY0w8c4y7s_exdGqXE73u9xhyphenhyphenbBjljCL/s4032/IMG_6646.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1742" data-original-width="4032" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeVRJqT9l94Niob383z9NwY67GpP6falCe439hwXZ9rFTDiRDbLDNGsFGsra2DhPQy2j6NbiWexG48OicLuBeGJnsZvdF6ws69Pi_wWC1M-AACr06J4nE1zy8fVhlV0exvTXqHBE_MRvb8JzqpbIz9iFCPnY0w8c4y7s_exdGqXE73u9xhyphenhyphenbBjljCL/w614-h265/IMG_6646.jpg" width="614" /></a></div><br /><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-69434292743404470372023-12-05T00:30:00.026+03:002023-12-05T00:30:00.155+03:00Şehir Hatları - I Buluşması(14.10.2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmuNx0qwSR4D785vl1M5nJRfcZEiuI2tFzimLU6hVl-JvDZ0GlhMXH-O8R5GCYQGDlicfVeM3qI9Ml8-IzC7zsJbbwPgKYkDrdmSdwuGkS-psTqYBAI1IGrBJzPnB8EA5xyD29VZzU34_bMqWfbLb7bk4Vtn1DvvCkjxDRs_xG87swoyQS4EoCYNGc/s4032/IMG_6280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmuNx0qwSR4D785vl1M5nJRfcZEiuI2tFzimLU6hVl-JvDZ0GlhMXH-O8R5GCYQGDlicfVeM3qI9Ml8-IzC7zsJbbwPgKYkDrdmSdwuGkS-psTqYBAI1IGrBJzPnB8EA5xyD29VZzU34_bMqWfbLb7bk4Vtn1DvvCkjxDRs_xG87swoyQS4EoCYNGc/w487-h366/IMG_6280.jpg" width="487" /></a></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bu sene eğer tamamlayabilirsek güzel bir projemiz var, şehir hatları vapurlarının tamamını çizip küçük rehber gibi bir şeyler hazırlamak istiyoruz. Tamamlayabilir miyiz bilmiyoruz ama ucundan başladık bakalım, şimdilik sadece iki buluşma yapabildik ama havalar güzel olur olmaz tam gaz asılmayı düşünüyoruz bu projemize. İlk buluşmamızı Haliç Sahil'de hemen tersanenin karşısında yapmaya karar verdik, pek bir şey çizemedik ancak güneşli bir günde sahilde vakit geçirmek iyi geldi.</b></span></p><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-23021958409234567222023-12-04T00:30:00.004+03:002023-12-06T07:11:00.279+03:00Tribute to God Empreror Leto II Atreides<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNNb5zqlzuOep85oHN8B2QIQghv3YIXIaXEsXB7nrIux1d6K6zLuQH7r3sgpEEJUVJt87a8oflEHcIOjeLYFcSvOPPFTq3KmwGulCHXGVJ9z-Yt_kpP5kddiF9_VzCLR3O2XruuBuQtpXW91mPTILO8umqBirmgcrJ8CrU-mBxXBSVuN91R2Vt0oQO/s2955/IMG_7538.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2702" data-original-width="2955" height="378" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNNb5zqlzuOep85oHN8B2QIQghv3YIXIaXEsXB7nrIux1d6K6zLuQH7r3sgpEEJUVJt87a8oflEHcIOjeLYFcSvOPPFTq3KmwGulCHXGVJ9z-Yt_kpP5kddiF9_VzCLR3O2XruuBuQtpXW91mPTILO8umqBirmgcrJ8CrU-mBxXBSVuN91R2Vt0oQO/w412-h378/IMG_7538.jpg" width="412" /></a></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bitirmekte olduğumuz bu sene byu iyiler ne yordu be kardeşim, Tanrı İmparator Leto Atreides II'nin sözlerini düşüne düşüne yorgun düştüm. Ne büyük adammışsın Leto dedim, son zamanlarda yazarların distopyaları cennet gibi gelmeye başladı. Bukonuya biraz açıklık getirmek gerekirse; Dune serisinde en sevdiğim kitap Tanrı İmparator'un hüküm sürdüğü yılların anlatıldığı 4. kitap. Bu kitapta Frank Herbert Leto II Atreides karakterini adeta 4000 sene yaşamışçasına seslendiriyor ve eğer kitap bir bilimkurgu evreninde değil de bir krala yazılan notlar olarak basılsaydı bugün Hükümdar, Leviathan gibi kitaplar yanında yerini almıştı. Kitaptaki iki farklı bölümde karar süreçlerine ilişkin iki konuya değiniyor. Bunlardan ilkinde bir diyalog esnasında rapor manyaklarından şu şekilde bahsediyor: </b></span></p><p style="text-align: center;"><i><span style="color: #990000;">-Yöneticinin iyisiyle kötüsü arasındaki fark, beş kalp
atışı kadardır, iyi yönetici tercihini çabucak yapar.</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="color: #990000;">-Öte yandan, kötü yönetici tereddüt eder, zaman
öldürür, komisyonlara, araştırmalara ve raporlara başvurur, sonuçta ciddi sorunlara
yol açacak bir şekilde davranır.</span></i></p><p style="text-align: center;"><i><span style="color: #990000;">-Kötü yönetici kararlardan çok raporları düşünür. Hatalarının bahanesi olarak
gösterebileceği kesin kanıtların peşindedir."
"Peki iyi yöneticiler?"
"Ah, onlar sözlü emirlere güvenirler. Sözlü emirleri sorun yarattığında da yaptıkları
iş hakkında asla yalan söylemezler ve çevrelerinde, sözlü emirler üzerine zekice
eyleme geçebilecek kişiler bulundururlar. Genellikle, bilginin en önemli parçası bazı
şeylerin yolunda gitmediğidir. Kötü yöneticilerse hatalarını, düzeltmek için artık çok
geç oluncaya dek gizlerler."</span></i></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Bahsettiğim ikinci bölümde de "sınanmadığın kötülüğün iyi olamazsın" manasına gelecek bir kısımdı ve buna istinaden av olmaktansa yırtıcılardan olmayı tercih ederim gibi bir sözü vardı, bir yandan da "iki taraftan iyi olanı seçersem iyi biri mi olmuş olurum?" sorusu geçiyordu bir durum üzerine. Bu sene bu konular en çok üzerinde kafa patlattığım konular oldu, düşündükçe de kendimi nerede konumlandırmam gerektiği konusunda kafam bayağı bir bulanıklaştı. Bu yaz madalyonun öteki yüzünü göre göre bir hal oldum, Odin bu açıdan bakınca tek gözle iyi kurtarabilmiş paçasını demekten başka bir şey gelmiyor elimden.</span></b></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-73923179514080353432023-12-03T00:30:00.000+03:002023-12-03T00:30:00.138+03:00USk İstanbul Kadıköy Belediyesi Çizgi Festivali Buluşması (23 Eylül 2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjou2PFdF4CrpZLfIzQVAJJr_9Sp1SLgvr_mf0XNDZuzFTAtM3tfbWWF29r0As6g6Sfhx1ENNa9_Sh3weZg47cjgMclSNGKZoGZ_Q_PF4_7hW7GeAUIHNtZ-sBunFryyR4yUKJAApWKIASqT7uKrKkoMR_O6HcY_4aIclQ6rUbLr6urnxktxwCnappC/s4032/IMG_1900.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="345" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjou2PFdF4CrpZLfIzQVAJJr_9Sp1SLgvr_mf0XNDZuzFTAtM3tfbWWF29r0As6g6Sfhx1ENNa9_Sh3weZg47cjgMclSNGKZoGZ_Q_PF4_7hW7GeAUIHNtZ-sBunFryyR4yUKJAApWKIASqT7uKrKkoMR_O6HcY_4aIclQ6rUbLr6urnxktxwCnappC/w459-h345/IMG_1900.jpg" width="459" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Bu aralar nedense kısırlaştırılmış köpekler gibi takılıyorum, yerimden kalkasım gelmiyor, bütün bir yazın buluşma postları duruyor olduğu gibi, bu hafta en azından bu güne kadar olanları temizlemek gibi bir hedef koydum kendime. Neyse biz buluşmaya geçelim, artık Çizgi Festivali'nin gediklisi olduk, bizde de gelenek oldu her sene Eylül buluşmasını Çizgi Festivali'ne ayırıyoruz. Buluşmada gölgede minder bulunca yerimden kalkamadım, el mecbur resim çizmek durumunda da kalmış olacağım ki böyle rastgele basmışım boyayı. </span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_-R5dqC0UnRw0XXjSelrhlbN_I19e3ZRkRdkP51DvikUdl2WuRjlv-9ew9t5dzV3Djx1xGFnKfa1sP9sGLfXxvZkKN0-VwYpXcaxVkBTPUF-rDGnFYTKUE-ezfPUaW9HUqZ0IB50nuCY1W-JsvJs-c6XD4lLc26kPzP5c2rXT7W0mnBYg3zfLOeT7/s3946/IMG_7535.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2258" data-original-width="3946" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_-R5dqC0UnRw0XXjSelrhlbN_I19e3ZRkRdkP51DvikUdl2WuRjlv-9ew9t5dzV3Djx1xGFnKfa1sP9sGLfXxvZkKN0-VwYpXcaxVkBTPUF-rDGnFYTKUE-ezfPUaW9HUqZ0IB50nuCY1W-JsvJs-c6XD4lLc26kPzP5c2rXT7W0mnBYg3zfLOeT7/w502-h287/IMG_7535.jpg" width="502" /></a></div><br /><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-40245425007393781762023-12-02T00:30:00.001+03:002023-12-02T00:30:00.192+03:00Yeldeğirmeni Buluşması(09.09.2023)<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjonyOjpfmr26Wa3PfaORBel8j-5nUFsogrDdVWsrRlpO62MPHR9lyXWyuRv1mm39290bpsAsQ-iI_cm-mylMoqeZ8JE3P9TkbSkE-IhO4-bfN8QrdqYKhM4zFuasCZORTzTrnyMjUfg0x1w0NxbfSYXfDeFDpCokwkUPWriwtSvWfy2-WT8IWSRJA3/s3024/IMG_5676.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2010" data-original-width="3024" height="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjonyOjpfmr26Wa3PfaORBel8j-5nUFsogrDdVWsrRlpO62MPHR9lyXWyuRv1mm39290bpsAsQ-iI_cm-mylMoqeZ8JE3P9TkbSkE-IhO4-bfN8QrdqYKhM4zFuasCZORTzTrnyMjUfg0x1w0NxbfSYXfDeFDpCokwkUPWriwtSvWfy2-WT8IWSRJA3/w503-h334/IMG_5676.jpg" width="503" /></a></div><p></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Bazı buluşmalarda anime-manga konuşmaktan başka bir şey yapamıyorum, azıcık anime dünyasına adım atmış ve bu dünyadan hoşlanmış biri olsun yeterli. Bu buluşmada da ne yazık ki süreç bu şekilde ilerlerdi ve çene çalmaktan bırakın resim yapmayı insanların fotoğraflarını bile çekemedim, fakat buna üzüldüğümü düşünüyorsanız bu blogun yazarına dair en ufak bir fikriniz dahi oluşmamış demektir. Her ne kadar bu dialoglar esnasında bazı arkadaşlar favori anime ikilimden birisi olan Neon Genesis Evangelion hakkında tatsız şeyler söylemişse de bunları unutmaya hazır olduğumu bilsinler isterim. </span></b></p><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-52598394143915168772023-12-01T00:30:00.001+03:002023-12-01T00:30:00.133+03:00Eski Fransız Yetimhanesi Buluşması (20.08.2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidzBN579XKrEUV_7wHT5P2-YT5GNKMtT_N41lv8VWB6Mo2pXYAr8R8tHm_NFZsqacbW-lwpbBLXTXTQQA5bMoAS_OXmAJFaevaolFgdvhRQhTepfpO1UBbFbuqAZ1P-qX9XWlzYsxaLIyifZpBb-4G4a296AWOXnShuRYtZHFwNHT8eSS8MXpIWMGo/s4032/IMG_5470.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="331" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidzBN579XKrEUV_7wHT5P2-YT5GNKMtT_N41lv8VWB6Mo2pXYAr8R8tHm_NFZsqacbW-lwpbBLXTXTQQA5bMoAS_OXmAJFaevaolFgdvhRQhTepfpO1UBbFbuqAZ1P-qX9XWlzYsxaLIyifZpBb-4G4a296AWOXnShuRYtZHFwNHT8eSS8MXpIWMGo/w442-h331/IMG_5470.jpg" width="442" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Daha önceki buluşmalarda birkaç defa Eski Fransız Yetimhanesi binasının önünden geçmiş ancak yetkililerce içeriye aldıramamıştık kendimizi, internette gezinirken Beyoğlu Belediyesi'nin reklamına denk geldik, yetimhaneyi ziyarete açmışlar, hatta yanlış hatırlamıyorsam restorasyon gibisinden şeyler de yazıyordu ancak restorasyona dair pek bir şey göremedik. Yetimhane bahçesine çakıl serip kenarlara çimen dikmek bu tanıma pek denk gelen şeyler olmayabilir. Nedense pek özenmemişler bu işe, kafe alanında satış yapmak için kullanılan büfe benzeri yapının içinde eski model Mitsubishi L200 gibi bir köfte arabası vardı. Köfte arabasını olduğu gibi koysalar bu kadar göze batmazdı diye düşünüyorum, en azından aracın kendine has bir tasarımı var. Sonuç olarak bu mekan biraz hayal kırıklığı oldu bizler için. </span></b></p><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-77625611783619150382023-11-30T08:50:00.003+03:002023-12-04T14:54:07.344+03:00Ve Kaldığın Yerden Yolculuğuna Devam Etmelisin...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLLepfSAqFz1eQ-VHYUO23reTmvdIiW8Korc6bDxFhgdgirUzhfMSU6VL3o9PD_4kFcAXYFnGQPTen1xu5dS-rUom_9kAHRbjx4tNRFjy5c6OZRF46cjrqQl63PsdnAdqyGvllzlAOYoqJV3aDDaof9rXwoTU0AtrxYwmXFyAlc2RBrw96245OiwI4/s923/22.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="918" height="506" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLLepfSAqFz1eQ-VHYUO23reTmvdIiW8Korc6bDxFhgdgirUzhfMSU6VL3o9PD_4kFcAXYFnGQPTen1xu5dS-rUom_9kAHRbjx4tNRFjy5c6OZRF46cjrqQl63PsdnAdqyGvllzlAOYoqJV3aDDaof9rXwoTU0AtrxYwmXFyAlc2RBrw96245OiwI4/w504-h506/22.jpg" width="504" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Bugün yine bir tribute yazısıyla karşınızdayım. Bazen zaman insanın üstünden fırtına gibi geçerken geride zihninizde anılarınızın olmasını beklediğiniz yerde sizi enkaz yığınlarıyla baş başa bırakabiliyor. Eski vitrinlerde yer alan ölmüşlerin fotoğrafları bu açıdan bakıldığında gayet gerekli şeylermiş. Bazen kenara bir yerlere anısını yaşatmamız gereken insanlar için küçük bir köşe mi yapsam diye düşünmeden edemiyorum. Böyle insanlara blogda uzun uzun güzel araştırma yazıları yazmak istememe rağmen sonrasında bu proje o kadar büyüyor ki bir sürü görsel, röportaj vs. birikmiş halde kenarda bir yerde kalıp gidiyor. O yüzden bu yazıyı yüzeysel de olsa bazı ustaları hatırlamak için aldığım şahsi notlarım olarak düşünebilirsiniz. </span></b></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0ru98uLzWEo_yST8MU_gcagxkidQrygKuCTg1Vv2oDSqHxsoLmu6vffyJVwtG7aMm9Cb8vVVjd9yKKrlm-lKnuHc0U7EfYWPPalgWD3lrTbqX6tiQpYf_WPjWDja_I3hcD-aigo9_z-1q8pUZCJzKG7Iely9YELGpVas0YJG4kwqJXLFVd-sTXV0G/s940/Ads%C4%B1z%20tasar%C4%B1m.png" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="538" data-original-width="940" height="326" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0ru98uLzWEo_yST8MU_gcagxkidQrygKuCTg1Vv2oDSqHxsoLmu6vffyJVwtG7aMm9Cb8vVVjd9yKKrlm-lKnuHc0U7EfYWPPalgWD3lrTbqX6tiQpYf_WPjWDja_I3hcD-aigo9_z-1q8pUZCJzKG7Iely9YELGpVas0YJG4kwqJXLFVd-sTXV0G/w570-h326/Ads%C4%B1z%20tasar%C4%B1m.png" width="570" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #e06666;"><i>Satoshi Kon, Susumu Hirasawa, Kentaro Miura</i></span></td></tr></tbody></table><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bu postta <a href="https://www.imdb.com/name/nm1176135/?ref_=tt_ov_wr" target="_blank">Kentaro Miura</a>, <a href="https://www.imdb.com/name/nm0464804/?ref_=tt_ov_wr">Satoshi Kon</a> ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Susumu_Hirasawa">Susumu Hirasawa</a>'dan bahsetmek istiyorum. Kaç kişiyi bu üçlü kadar derinden sevebilirim bilmiyorum, ne yazık ki Kon'u 2010'da kaybetmişiz, Miura Sensei 'yi ise 2021'de ansızın bir kalp krizi sebebiyle kaybettik. Hirasawa ise şansımıza 70'e merdiven dayamasına rağmen hala üretmeye devam ediyor. Bu üçlünün elbette buluşma noktası Susumu Hirasawa, kendisi hem Berserk serisinin hem de Satoshi Kon'un hemen hemen son filmlerinin müziklerini yapan kişi, aslında sadece müzik yapan demek o kadar yetersiz kalıyor ki bu eserleri onun müzikleri olmadan düşünmek zor onunkisi bir nevi ruh üflemek denilebilir.<span></span></b></span></p><a name='more'></a><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/yFMOop9VkDE" width="378" youtube-src-id="yFMOop9VkDE"></iframe></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Berserk'e ilk rastladığımda henüz lise yıllarındaydım, Iced Earth'ün My Own Savior şarkısına yapılan bir fan klipinde rastlamıştım, şarkıdan çok klipe hasta olmuştum. Gazla çalışan bünyemde Guts'ın devasa kılıcıyla rakiplerini ikiye yardığı sahnelerin etkisini sizlere anlatamam. O günlerde cep telefonum olan CX70'in 32 MB hafızasının 28 MB'lık kısmını bu video işgal ediyordu ve günde birkaç kere izlemeden o günü kapatamıyordum. Sonra 1997'de yapılmış olan <a href="https://www.imdb.com/title/tt0318871/?ref_=nv_sr_srsg_0_tt_1_nm_0_q_kempu%2520berserk" target="_blank">Kenpuu Denki Berserk</a>'e başladım. O zamanlar animenin 2. ve 3. sezonu yoktu. Önce <a href="https://www.imdb.com/title/tt2210479/">Golden Age Arc</a>'ının filmleri ve ardından da yanlış hatırlamıyorsam 2. ve 3. sezon geldi. Mangayı okumaya çok önceleri başlasam da belli bir yerden sonra yeni sayı beklemek insana kafayı yedirir bir hale gelince ara vermeye karar verdim, bu kadar heyecanı güvercin yüreğim aylarca belki yıllarca taşıyamazdı. Derken bir Mayıs akşamı telefonun ekranında ustanın vefat haberini gördüm. Birebir tanıdığım birini kaybetmiş gibi hissettim, kaldı ki internette hala bir iki tane fotoğrafı ve birkaç röportajından başka bir şeyine de bugün bile denk gelmiş değilim. Studio Gaga 364. bölümün ustanın elinden çıkan son bölüm olduğunu ifade ediyor, bu bölüm aslında benim için bir nevi final bölümü gibi oldu. Belki de hikayenin o noktada geldiği yeri çok sevdiğim için de olabilir bu, ancak Mori Kouji de hikayeyi şimdiye kadar başarıyla göğüsledi bence, en azından 375. bölüm hala insana meraktan kafayı yedirtecek güçteydi. Animeyi izlerken müzikler bayağı hoşuma gitmişti, o zamanlar mp3 çalarımda God Of War II müzikleriyle birlikte döne döne dinliyordum fakat albümü araştırmaya gitmedim, çoğu zaman film müzikleri sipariş usulü yapıldığı için bunun animeye özel yapılmış başarılı bir iş olduğunu düşünüp dinlemeye devam ettim. <a href="https://comick.app/comic/kentaro-miura-memorial-manga/vz6Yr-chapter-0-en" target="_blank">(Mori Kouji'nin Kentaro Miura anısına yaptığı mangayı okumak için)</a></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-I80EdzZNTGwz5IiQj5Eg6-rhOVLWyx33zW3pw45Q7_DkenCkYGZMrjQiJa8K7kXNDVOZoGVpUP5GNoB2uTMFnMlSOWy8z6uVCOPjc5QuR94LdaNaN24faXTKrC8Zu6C1WDss2-ALA1UTEc09GwkXmo3FkLgkw6Apdo5Dw6sS36bo7A2c8uAqC4vS/s1400/08.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1400" data-original-width="930" height="539" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-I80EdzZNTGwz5IiQj5Eg6-rhOVLWyx33zW3pw45Q7_DkenCkYGZMrjQiJa8K7kXNDVOZoGVpUP5GNoB2uTMFnMlSOWy8z6uVCOPjc5QuR94LdaNaN24faXTKrC8Zu6C1WDss2-ALA1UTEc09GwkXmo3FkLgkw6Apdo5Dw6sS36bo7A2c8uAqC4vS/w358-h539/08.jpg" width="358" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Derken yıllar sonra zannediyorum üniversitede Satoshi Kon'la tanıştım, izlediğim ilk filmi hangisiydi hatırlamıyorum ancak yine film müziklerine hasta olmuştum (nedense playlistimin çoğu oyun veya film müzikleri). Bazı filmleri hemen tüketmek istemiyorum, hem üzerlerine düşünmek hem de bir şey kaçırmamak için düzgün bir zamanda izlemek istiyorum, bu sebeple Satoshi Reis'in filmlerini bayağı ağırdan aldım, hatta bazılarını birkaç defa üst üste izledim. Susumu Hirasawa ile tam olarak gerçek manada bu noktada buluştuk, <a href="https://www.imdb.com/title/tt0851578/?ref_=nv_sr_srsg_0_tt_7_nm_1_q_paprika">Paprika</a> ile <a href="https://www.imdb.com/title/tt0291350/?ref_=nm_knf_t_2" target="_blank">Millenium Actress</a>'in müziklerinin tarzı birbirine yakın olunca acaba kim yapmış ola ki bunları diye düşünüp araştırdığımda meğersem bizim deli oğlan Guts'ın müziklerini yapanın da Hirasawa olduğunu elbette öğrenmiş oldum. Böylelikle zincirin son halkası da kapanmış oldu. Rahmetlinin Hirasawa ile olan ilişkisi sanırım iş ortaklığının ötesinde bir dostluk barındırıyormuş, Hirasawa Kon'u son anlarında ziyaret ettiğinde "hasta numarası yapma, hadi kalk ayağa" minvalinde biraz politik doğrucuların tadını kaçırabilecek laflar da içeren birkaç cümle sarf etmiş. Bir Japon zannımca böyle bir şakayı ancak samimi bir dostuna yapabilir.</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ8QW6sK6kHkiicKgTyaNKJbx_up82S0VDHqlkcYZZahD9zOWZXJa_lCJAuI82rgUuWiDTg7IXnr4iroVdNDP1TGRaQ5rtqFiujN8epQ17LQn29_zF9Pg_TIzOaCgNbsNOcCOQLJn8advSU-UBXYNNTD8RR12XPvPrcEWcDF2WuEiXxOiFgSgDgNcZ/s1267/paprika-md-web.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1267" data-original-width="960" height="435" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ8QW6sK6kHkiicKgTyaNKJbx_up82S0VDHqlkcYZZahD9zOWZXJa_lCJAuI82rgUuWiDTg7IXnr4iroVdNDP1TGRaQ5rtqFiujN8epQ17LQn29_zF9Pg_TIzOaCgNbsNOcCOQLJn8advSU-UBXYNNTD8RR12XPvPrcEWcDF2WuEiXxOiFgSgDgNcZ/w329-h435/paprika-md-web.jpg" width="329" /></a></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Ne yazık ki çok kötü bir alışkanlığım var, sevdiğim yazar, yönetmen vs. işlerini tamamen tüketmeden kolay kolay yenilerine geçemiyorum, tüketince de eseri üreten sanatçının etkilendiği kaynakları tarama derdine düşüyorum, bu yüzden sevdiğim insanların genelde çoğu eserine hakimken bunlar dışında çok az eser sahibini tanıyor oluyorum. İşte tam bu sebeple yeni şeyler bulmam da bir hayli zor oluyor, haliyle yeni şeyler bulduğumda çocuk gibi seviniyorum. Satoshi Kon'u keşfettiğimde de böyle sevinmiştim, kendisinin çoktan öldüğünü ve artık yeni filmler yapamayacak olduğunu duyduğumda da aynı oranda üzüldüm. Nedense Kon'un filmleri pek sağda solda da bulunmuyor kimi filmlerini bulabilmek için girmediğim delik kalmadı. Filmini bulsanız da altyazısını falan bulamayabiliyorsunuz, mesela Patlabor 2'yi hala düzgün bir biçimde izleyebilmiş değilim.(Kon'dan bahsedip <a href="https://www.imdb.com/name/nm0651900/?ref_=tt_ov_wr" target="_blank">Mamoru Oshii</a> abimizden bahsetmesek olmazdı, aslında ona da bir post ayırmak lazım uygun bir zamanda.)</b></span></p><p style="text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/87XnZ4c4PpA" width="320" youtube-src-id="87XnZ4c4PpA"></iframe></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Susumu Hirasawa yukarıdaki röportajında kendisinin Vikipedia'da farsça sayfasını gördükten sonra şöyle söylüyor. "İran'a Berserk adlı muhteşem bir gemiyle geldiğim yanılsamasından tüylerim diken diken oldu. Eminim ki hala farkında olmadan Guts'la birlikte dünyayı dolaşıyorum. Bu hayatınızdan izole bir olay değil, bu muhteşem gemiyle Berserk'teki yolculuğunuza devam ettiğinize dikkat edin." diye insanın yüreğini ürperten bir laf ediyor(hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı). Benim için bu gemide bu üçlü beraber, nedense sanki hepsinin ruhunu veren Susumu Hirasawa gibi(tamam kabul Satoshi'nin sadece birkaç filminin müziğini Hirasawa yapmış). Kentaro Miura sanırım Berserk müzikleri için hiç düşünmeden Hirasawa'yı istiyor, hatta bir röportajında kendisi de Berserk panellerine abanırken Hirasawa'yı dinleyip gaza geldiğinden bahsediyordu. Konu Berserk olunca sanki ben de bu gemideki tayfalardan biri gibi hissediyorum, bir şekilde bu canavarı hep beraber yaşatıyoruz ve umarım yaşatmaya da devam ederiz. Onca satırda anlatmak istediğim hemen hemen hiçbir şeyi anlatamasam da bu ululardan ulu yüce üçlüyü belki sizlere bir parça da olsa tanıtmış olma ihtimalim bile benim için huzur verici, hiç olmazsa Satoshi Kon'u ve Miura Sensei'yi anmış olduk. Yazıyı sonlandırırken sizi ilginç bir videoyla başbaşa bırakıyorum. Bu üçlünün belki de tek ortak işi de yine bir Berserk videosu. işte karşınızda Satoshi Kon tarafından yönetmenliği yapılan kısa bir Berserk traileri. Müzik yine Hirasawa'dan.</b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="326" src="https://www.youtube.com/embed/MmyjsvYmwLI" width="392" youtube-src-id="MmyjsvYmwLI"></iframe></div><br /><p><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-4663455344834080412023-10-12T13:52:00.000+03:002023-11-30T14:38:32.751+03:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb2w9dHt4Sklu2tT6mD-yLab4C4-6krryfJrV4-jVbrKcM22Go1EoOoQyjY1u9EiNeBbjQQDmGJlXIVlFervoyjX9AIy_kt34zmB-IKdrXeKcEu8cRHoNUnBeG6BJz79UsqMj17SrAM8TOqVxET8EBpCNg5aE5CfeZaOT1rKSxQwRY4OaYrxcEEjyS/s4032/IMG_6767.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="465" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb2w9dHt4Sklu2tT6mD-yLab4C4-6krryfJrV4-jVbrKcM22Go1EoOoQyjY1u9EiNeBbjQQDmGJlXIVlFervoyjX9AIy_kt34zmB-IKdrXeKcEu8cRHoNUnBeG6BJz79UsqMj17SrAM8TOqVxET8EBpCNg5aE5CfeZaOT1rKSxQwRY4OaYrxcEEjyS/w349-h465/IMG_6767.jpg" width="349" /></a></div><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bu sene garip bir sene oldu benim için, sanırım tüm hayatım boyunca bu kadar amaçsız hissettiğim başka bir zaman dilimi olmamıştır. Başlarda bir noktada son bulur herhalde diye düşünüyordum, bu nedenle çok üzerinde durmadım ancak bu seferki bir türlü bitmek bilmeyen bir ruh haliymiş meğerse. Belki yaşla alakalı olabilir diye düşünüyorum. Normalde içimde gürül gürül yanan bir alev fırtınasıyla yaşardım, dağları parçalamaya yetecek kadar enerjim vardı, şimdi ne gerek var diyen bir dayıya dönüştüm. İşin kötü tarafı bu bana kötü de hissettirmiyor, beni kaygılandıran da işte tam bu kabullenmişlik. Bu sene maket yapmaya bile zar zor enerji buldum, Blender'a başlamış hatta kısa bir film yapmanın eşiğine gelmiştim tam. Hepsi kaldı kenarda köşede, Guts'ın 375. bölümdeki haline döndüm. Bu duygu vazgeçmişlikten mi yoksa pes etmişlikten mi geliyor onu da çözemedim ama kendime kalayı basma noktasına geldim. Meğerse tüm o stres ne güzel şeymiş, sofradaki marul gibi takılıyorum aylardır, artık </b></span><b style="color: #7f6000; font-family: arial;">acil olarak</b><b style="color: #7f6000; font-family: arial;"> bu dönemi kapatmam gerekiyor. Hep bu sükun bulmuş ruh halini aradığımı düşünürdüm oysa tam bir kabusmuş. Nedense bu iyi olması gereken süreçleri insan gibi yaşayamıyorum, mutlulukla, huzurla asla başa çıkamıyorum. Normalde şu anda en huzurlu hissetmem gereken anlar içerisindeyim etrafa bakınca. İnsanların enkaz altından çıktığı savaşlarda öldüğü bir yılda ağzımı bile açmamam lazım aslında ama bu halimle de barışamadım bir türlü. Şu geçmiş buluşma postlarının altına iki satır yazmam bile aylar sürdü, beklerken sinir oldum kendime. Normalde bu resmin altına bambaşka şeyler karalamayı planlıyordum ancak duramadım, tutamadım kendimi.</b></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-21483002482846069952023-09-20T00:30:00.002+03:002023-10-07T21:26:13.002+03:00Garip Bir Yazı...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc0-pMQc-O8c0_Sq-KfLSJLlXIEcrs-6nd6B2F1PTafY4_Nh-B5U7MiG1UydAkI55pfzjBJtuhsFo9qUhY1_hts8Vsi573nEIWq5ffxMCSUGuj2IC6w05PiK0fCrbdR8vGTqhvnPm6pPru_vEpx7FJgHe-qZRz05ar5MhhVrNiPnEZVKjIN0qHmcuS/s900/Image-1.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="675" data-original-width="900" height="309" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc0-pMQc-O8c0_Sq-KfLSJLlXIEcrs-6nd6B2F1PTafY4_Nh-B5U7MiG1UydAkI55pfzjBJtuhsFo9qUhY1_hts8Vsi573nEIWq5ffxMCSUGuj2IC6w05PiK0fCrbdR8vGTqhvnPm6pPru_vEpx7FJgHe-qZRz05ar5MhhVrNiPnEZVKjIN0qHmcuS/w412-h309/Image-1.png" width="412" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Son günlerde vaktimin çoğunu <a href="https://twitter.com/RealGDT" target="_blank">Guillermo del Toro'nun Twitter sayfasında</a> geçirir oldum, sanırım filmlerden boşluk bulduğu zamanlarda figürlere abanıyor üstad. Figürleri sadece bitmiş halleriyle değil başlangıçtan itibaren tek tek yapım aşamalarında fotoğraflayıp paylaşıyordu son birkaç aydır. Bu işlere merakı olduğunu uzun zamandır biliyordum ama nedense hepimizin hayalinde olan koca koca raflardan oluşan bir atölyede değil de çalışma odasının gayet küçük bir bölümünde mütevazi bir masa üzerinde eminin iki büklüm bir biçimde boyuyordu kitlerini. Aslında derdim fakir edebiyatı yapmak değil, böylesine ünlü birinin gelecek olan saçma sapan eleştirileri takmadan olduğu gibi en saf haliyle çalışmalarını paylaşabiliyor olması. Dikkat etmedim ama airbrush tabancası bile göremedim sanki fotoğraflarda, sadece fırça ve kim bilir ne zamandan kalan Vallejo boyalarla elde boyuyormuş üstad. </b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoluM-ZPf3vFwJ9IX50kgIPIZHanFQ9LwEDADazJYTZaWJar524_4OLuDWw9HQbtW9UECfFgHQmbEQUkKOsewoZ60bZSktulg4gRMDT2et-T5WJK0RGGvIqzUQ-A_Cw2FT0dKUBCdPnHcSNnEQk4rim6RDMQaes185Z_w2gslSl3h8hTzDpmTK5bNC/s969/dl_atelier.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="665" data-original-width="969" height="324" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoluM-ZPf3vFwJ9IX50kgIPIZHanFQ9LwEDADazJYTZaWJar524_4OLuDWw9HQbtW9UECfFgHQmbEQUkKOsewoZ60bZSktulg4gRMDT2et-T5WJK0RGGvIqzUQ-A_Cw2FT0dKUBCdPnHcSNnEQk4rim6RDMQaes185Z_w2gslSl3h8hTzDpmTK5bNC/w471-h324/dl_atelier.jpg" width="471" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Benzeri bir biçimde benim için çarpıcı bir diğer örnek de pandemi zamanı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=mCHet0Sddk0&list=PLTPQcjlcvvXFyiLY4OwfhA5r6aguJ-WoU&index=1&ab_channel=DAVIDLYNCHTHEATER" target="_blank">David Lynch'in atölye videoları </a>olmuştu. Tüm dünyanın en büyük yönetmenlerinden birini dandik bir telefon kamerası karşısında üzeri talaşla kaplı iş kıyafetiyle görmek bayağı şaşırtmıştı, her videoyu birkaç defa izledim, malzemelerine göz gezdirdim ve yine aynı şekilde son derece mütevazi çoğu köy evindeki depolara benzer biçimde bir çalışma alanı vardı kendisinin. Yaptığı çoğu şey için "gardaş elli sente tutacak satın alsaydın" minvalinde yorumlara inat o dönem atölyede yaptığı garip aygıtları paylaşmıştı güzel yorumlarla. Dediğim gibi defalarca izledim ve her izlemede adama olan hayranlığım daha da arttı.</span></b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEja1hjVlQyl_bMCLMrl-ukJIOGP5Yz5wZhSJOQi5q5keMx94xRooHD3eJy_YmpjgNT_UO7g5jUlZWNQV78BQi6wQTut_I7AJcdaR_lgaYmtuT_EpwyDP4-GuyAlMQOZbip6VIlSdrnNYPxIakWO-AEpKfMzJPvNdx2SOyaiLcjU9dIMAX76GNpVPLZ4/s1240/1589748185110.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="697" data-original-width="1240" height="321" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEja1hjVlQyl_bMCLMrl-ukJIOGP5Yz5wZhSJOQi5q5keMx94xRooHD3eJy_YmpjgNT_UO7g5jUlZWNQV78BQi6wQTut_I7AJcdaR_lgaYmtuT_EpwyDP4-GuyAlMQOZbip6VIlSdrnNYPxIakWO-AEpKfMzJPvNdx2SOyaiLcjU9dIMAX76GNpVPLZ4/w570-h321/1589748185110.jpg" width="570" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Son örneğim de Peter Jackson, kendisini ilk olarak ortaokul yıllarında eve tesadüfen gelen sinema çekimi Yüzüklerin Efendisi'nin ilk filmiyle öğrenmiştim, o zamanlar yeni yeni sinemayla tanışma yıllarımız. Yavaş yavaş düzgün filmler izlemeye başladığımız günler. Sonradan en az Yüzüklerin Efendisi filmleri kadar sevdiğim King Kong filmiyle zaten gönül tahtıma çoktan oturmuştu bile Peter Jackson. Sonrasında bu abimiz bir çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere 2006 yılında <a href="http://www.wingnutwings.com/ww/">Wingnut Wings</a> markasını kuruyor ve bu marka altında kendisinin hastası olduğu WWI uçaklarını sadece 1/32 ölçekte son derece detaylı bir biçimde üretmeye başlıyor. bildiğim kadarıyla firmanın başına da modelci dükkanında tanıştığı en az kendisi kadar manyak başka bir modelciyi geçiriyor. Her ne kadar pandemi zamanı WnW sitesinden firmanın süresiz bir süre faaliyetlerine ara verdiğini açıklasa da bu çaba benim için takdire şayan. Parasını her türlü zarar edeceğini bildiğin bir alana gömmek her babayiğidin harcı değil bence ve bunun kazanılan paranın çoğluğuyla alakası olmadığını düşünüyorum</span></b></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRRpCv8CAs_LpMxGByQrM2Upd81FgctKpU8zT_S7zGWkhloNzCal70TAyN6sQ2UtqZxl_KbkB6NJWXhPBnB00EzMg6x-bH-mTWO-esdRdAvZo8TAXOp54sFRkPObu3CacNyEcoJNK68xXpVeXbFXFCRlHqBcMstp5rTVyJiOoWKaPzlo67Usfhhhcq/s720/imports_CCGB_james-my-airfix_58651.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="540" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRRpCv8CAs_LpMxGByQrM2Upd81FgctKpU8zT_S7zGWkhloNzCal70TAyN6sQ2UtqZxl_KbkB6NJWXhPBnB00EzMg6x-bH-mTWO-esdRdAvZo8TAXOp54sFRkPObu3CacNyEcoJNK68xXpVeXbFXFCRlHqBcMstp5rTVyJiOoWKaPzlo67Usfhhhcq/w319-h426/imports_CCGB_james-my-airfix_58651.webp" width="319" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Biliyorum son olarak demiş bulundum az önce ancak James May'den bahsetmeden bu yazıyı bitiremezdim, zaten kendisinden bahsedecek yer arıyordum blogda. Yine aynı biçimde iş aralarında kalan vakitlerde fırçayla Airfix kitler yapıp paylaşıyor, kendi garajında motor topluyor, bisiklet sürüyor demek istediğim bir şekilde işi haricinde de bir sürü başka şekilde gönüllerimizde var olmaya devam ediyor. İşin ilginç yanı yine canlı yayınlarında hobileriyle alakalı sorunlarından bahsederken kendimi modelci yahut bisikletçi bir dostumla muhabbet ediyor gibi hissediyor olmam. Elbette yıllardır çeşit çeşit ekranda gördüğümüz insanlara karşı bir aşinalık durumu gelişiyor zihinlerde ancak burada tamamen bambaşka bir olaydan bahsediyorum. </span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> İşte sorun da tam olarak burada başlıyor benim için. Neden acaba bizde insanların tam manasıyla amatör olarak uğraştığı pek bir hobisi yok? Neden mesela Del Toro'nun pejmürde çalışma masası gibi veya Lynch'in talaş içindeki atölyesi gibi bizde atölyesini paylaşan yok veya görünmeyecek kadar az? Bu sorunun cevabı "çünkü böyle bir dertleri yok" denilerek verilebilir galiba, çoğu insanımız gibi aydınımız için de hobi demek boş uğraş manasına geliyor. Neden bu adamları bu kadar çok seviyorum da kendi ülkemden bir tane favori yönetmenim, oyuncum, başka bir şeyim yok diye kendime kızarken yakalıyordum kendimi ara ara, galiba artık bu soruyu kendime sormayacağım. Çünkü öyle veya böyle evin köşesinde masanın dörtte birinde figür boyamaya çalışan adamla çok daha fazla ortak noktamız olduğunu hissediyorum. Her ne kadar böyle bir şeyin yaşanmayacağını bilsem de Peter Jackson'la herhalde modelcilik üzerine vakit olsa saatlerce konuşabilirdim. Kaldı ki bunlar ilk aklıma gelen isimler, daha saymayı unuttuğum o kadar çok insan var ki... Az önce kendime sorduğum soru üzerine tekrar düşününce kimin filmlerini sevecektim ki başka? Yazı umarım sert bir yazı olmamıştır, derdim aslında birilerini eleştirmekten çok bu ülkede neden hobilerin bu kadar hor görülüyor olduğu sorusuydu aslında.</span></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-62071352346999426182023-09-19T21:25:00.001+03:002023-09-19T21:25:29.002+03:00Eduard Zlín Z-37A Čmelák(ProfiPACK) 1:72<div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx5AacdALPNDS9oYMTQS52UeiwwDlbqzinlbhmP6uNknQZNzsDXclar3E6sPexwypmmEjtwFcO64JHswSdrf1DOZMfenr6qMlAdXrUmi8Xw5zHOxJpKsFc9bQWUfqgXstsjMFButOh36_UB9iyhI0STOiYXeec37A89LwOYuu_X34kDbrlwmZQpEW4/s1080/1155019-20195-46-1080.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="745" data-original-width="1080" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx5AacdALPNDS9oYMTQS52UeiwwDlbqzinlbhmP6uNknQZNzsDXclar3E6sPexwypmmEjtwFcO64JHswSdrf1DOZMfenr6qMlAdXrUmi8Xw5zHOxJpKsFc9bQWUfqgXstsjMFButOh36_UB9iyhI0STOiYXeec37A89LwOYuu_X34kDbrlwmZQpEW4/w462-h319/1155019-20195-46-1080.jpg" width="462" /></a></div><div style="text-align: center;"><a href="https://www.scalemates.com/kits/eduard-7097-zlin-z-37a-melak--1155019">https://www.scalemates.com/kits/eduard-7097-zlin-z-37a-melak--1155019</a><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Çocukluğumun bir bölümü kavunuyla meşhur ilçemiz Kırkağaç'ta geçti, o senelerde bazı ilaçlama işleri küçük Dromader türevi zirai ilaçlama uçaklarıyla yapılırdı. Sonradan AB sürecinde bu yöntemin çevreye verdiği zarar sebebiyle yasaklanması gerektiği talep edilince biz de hemen atladık, Avrupa'da hala çatır çatır çalışan ilaçlama filoları var olmaya devam ederken bizimkiler altın çağında darma duman oldular. Derken pandeminin ortasında bir gün piyasaya çıkacak olan kitler arasında Eduard Zlin Z-37 Cmelak kitini görünce bir anlığına çocukluğuma geri döndüm, kitin spiyasaya düşüp düşmediğiniı hemen hemen her gün kontrol ettim, o günlerde genel olarak taşımacılık sektörü sıkıntıda olduğu için yurtdışı siparişe pek cesaret edemedim, biraz beklesem mi dedim ama bir yandan da dayanamadım. Derken bir gün posta kutumda hlj.com'da ön sipariş indirimi gibi bir şeyler görünce kendimi tutamadım hemen sipariş geçtim. Bu hlj'den yaptığım ilk alışveriş olunca ürün kendi sanal depoma düşene kadar akla karayı seçtim. Sonrasında yazın bitip gecelerin serinlemeye başladığı bir Eylül gecesi yine uyuku öncesi telefonumu karıştırırken ansızın gelen bir maille donakaldım. Kitlerim online depoma düşmüştü ve hemen kargolanabiliyordu. Koştum PC başına ve adresimi onbeş kere falan kontrol ettikten sonra kargo onayı verdim ve iki hafta içerisinde kargom Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından içeriye girmişti. O günler hala çifterli, üçerli sipariş verebildiğimiz günlerdi, ancak kitten iki tane almama rağmen kıyıp bu güne kadar başlayamadım, günlerce kutuları seyrettim. Geçtiğimiz günlerde grupların birinde bir arkadaş satışa koyunca hemen üçüncü kutuyu aldım ve yapmaya başladım. Bu küçük uçak şahsi sıralamamda 72lik kitler arasında basamakları üçer beşer atlayıp ilk sıraya yerleştiği için ona blogumda birkaç satırla yer vermemin doğru olacağını düşündüm ve işte size amatör bir modelcinin gözünden küçük bir inceleme.<span><a name='more'></a></span></span></b></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/G8ytIaJ-5KY" width="320" youtube-src-id="G8ytIaJ-5KY"></iframe></div><div><br /></div><span style="color: #cc0000; font-family: arial;"><i>***Eduard kiti şöyle ilginç bir videoyla duyurmuştu, şimdi geriye dönüp bakınca iyi cesaretmiş doğrusu. Birkaç yılda neler değişmiş.</i></span><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b>-Giriş-</b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b><br /></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Ben tercihimi Eduard'ın ProfiBACK adı altında sunduğu paketten yana yaptığım için burada daha çok bu kutudan bahsedeceğim, diğer kutunun içeriğini detaylı olarak Scalemates'ten inceleyebilirsiniz. </b></span><b style="color: #7f6000; font-family: arial;">Eduard markasının </b><b style="color: #7f6000; font-family: arial;">ProfiBACK paketleri bir miktar ücret mukabilinde kitin yanına eklenmiş olan PE parçalar, maskeleme bantları ve benzer içeriklerle size sunuluyor. Satışa sunulan ProfiBACK Z-37 Cmelak paketinde ise bu işi biraz abartmışlar doğrusu, daha önce aynı ölçek grubunda bile ziyadesiyle küçük kalan böylesi minik bir arkadaş için herhangi bir kutudan bu kadar malzeme çıktığına şahit olmamıştım.</b></div><div style="text-align: justify;"><b style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLIke3tpOgQWWtD9aytCFJfB6dBAGDLfJddlghEKQ5R0kA9jbmg58Ec-DC2PZfK-RbybpUasfeOAW6Eddjm0EduU19YJi0o4FLW_ZhCjs164sTa7yODzvULS0de8eNrMismBMdGZs9-vrqdaKEEzJZzaE3yWCf2ExFLNdV-_i1yKDadX0vY0Gx3tZn/s4032/IMG_5825.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="365" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLIke3tpOgQWWtD9aytCFJfB6dBAGDLfJddlghEKQ5R0kA9jbmg58Ec-DC2PZfK-RbybpUasfeOAW6Eddjm0EduU19YJi0o4FLW_ZhCjs164sTa7yODzvULS0de8eNrMismBMdGZs9-vrqdaKEEzJZzaE3yWCf2ExFLNdV-_i1yKDadX0vY0Gx3tZn/w487-h365/IMG_5825.jpg" width="487" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b>-Yapım Süreci-</b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b><br /></b></span></div><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><div style="text-align: justify;"><b> Kite dair yegane eleştirim yapım kılavuzuna olacak, böylesine dolu dolu bir kit için kılavuz biraz zayıf kalmış. Tek eleştirimi incelemenin en başında yapıp bitirmek istiyorum.Verilen versiyonlar arasında hangi kokpit versiyonunun hangi boyama şemasına veya hangi ülkenin kullandığı versiyona ait olduğunu anlamak için biraz arşiv taramanız gerekiyor. Uçağı tek başına bulmanız da yetmiyor, ayrıca uçağın kokpit fotolarına da erişip o versiyonda hangi panellerin ve renk şemasının kullanıldığını bulup kılavuzun giriş kısmından kullanacağınız PE setini tespit edip ardından tüm kılavuz boyunca tek tek parçaları sizin versiyonunuza ait PE parçaları ve dekalleri renkli kalemlerle işaretleyip karıştırmamanız gerekiyor. Yani kılavuzda seçtiğiniz versiyonun sağında solunda bu versiyon için şu şu parçaları kullanın minvalinde bir not yok, bu kısmı bize bırakmışlar. Bu kısmı hallettikten sonra sizi çok eğlenceli saatler bekliyor. Bu arada bu araştırma sürecinde çok güzel şeylere de denk gelmeniz muhtemel. Mesela ben güzel bir Çek filmine denk gelmiştim, adını bulursam buraya eklerim unutmadan.</b></div><div style="text-align: justify;"><b><br /></b></div></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWI0ga1fOvMN1cZl7Su6zu3xL5tYb2Jx-o2CbVey2YOeX2-DkjDr2znM7vNPtf0lWIvRZzD1VUOnGhSJg8kmN9D1MCFAzV7aBzwHHQciq1nRdplw8irneDCk8uyE3DFCHIbHI7AKGgBEz3dRsNYGob-Wlmpz-OysW_to_103BI217-fu5OICheQHyU/s4032/IMG_5802.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="411" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWI0ga1fOvMN1cZl7Su6zu3xL5tYb2Jx-o2CbVey2YOeX2-DkjDr2znM7vNPtf0lWIvRZzD1VUOnGhSJg8kmN9D1MCFAzV7aBzwHHQciq1nRdplw8irneDCk8uyE3DFCHIbHI7AKGgBEz3dRsNYGob-Wlmpz-OysW_to_103BI217-fu5OICheQHyU/w547-h411/IMG_5802.jpg" width="547" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Kutuyu açtığınızda ilk olarak elinizin altında uçağı oluşturan üç adet çerçeve bulunuyor, bunlardan ikisi uçağın ana parçalarını içeren çerçevelerken diğer bir çerçeve de saydam parçaları bulunduruyor. Saydam parçaların parlaklığını ve saydamlığını sevdim doğrusu, bu ölçeğe göre ciddi manada başarılıydılar, şahsi tahminim uçağın yüzündeki cam yüzeylerin genelde düzlemsel olmasının da bu "crystal clear"lıkta etkisi olduğu yönünde. O kadar vakit harcayıp detaya boğduğum kokpit bölümü hiç görünmeyecek diye dertlenirken bu ince camlar sağolsun detaylar öyle karanlıkta solup gitmediler.</b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU6ZWpS71loOF-Mfpde-gRMsI1R7QwTzLhQ8XbaZDqKK5uRLMs-9-YnHYn11x7kNuqBm4VDuF6bDgZ_hw84wsbM55K8q_45EMjwcBVUmL_xdXx5G4gteKs2elUj5wayDP1DiUTqfElGZSNYlm9SHCjOt3YMLHFqZ0DqDU4lAZggoAFkHYIiXo9ZuI0/s4032/IMG_5808.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="414" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU6ZWpS71loOF-Mfpde-gRMsI1R7QwTzLhQ8XbaZDqKK5uRLMs-9-YnHYn11x7kNuqBm4VDuF6bDgZ_hw84wsbM55K8q_45EMjwcBVUmL_xdXx5G4gteKs2elUj5wayDP1DiUTqfElGZSNYlm9SHCjOt3YMLHFqZ0DqDU4lAZggoAFkHYIiXo9ZuI0/w553-h414/IMG_5808.jpg" width="553" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Uçağı oluşturan ana parçalar tam bir mühendislik şaheseri, Eduard dersine iyi çalışmış. Genelde küçük ölçek uçaklarda küçük parçaların üzerinde geçtim kalıp izlerini, itici izi temizlemekten gına gelir bir yerden sonra, hatta kimi kitlerde insan kiti fırlatma noktasına gelir. Bu kiti abiler nasıl tasarladıysa şimdi tekrardan düşününce hemen hemen hiç itici izi hatırlayamıyorum. Parçalar ciddi manada temizdi, uçak küçük olduğu için yüzeylerde detay yok sanmayın. Panel çizgileri, perçin delikleri gibi içe detaylardan vidalar, kanatlar üzerindeki kabartılar gibi dışa detaylara kadar bir dolu detay barındırıyor parçalar yüzeylerinde, buna rağmen ne bir itici izi, ne de bir büzülme izi tespit edemedim parçalar üzerinde. </span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9nYDLQW7vVZe4QLo6TqnSRREMhham9M3W7imKAL08rOZQ-ICWOZRxbHgut6coClY9tsyNhZGIYoLJchYu3fH38CfKnmS5oBdJlUZ9k_BwtptJs4m-zr-PuuiQBY19e8SXBh6wSax7JYh84wae1fcEcT7bmv3cAnz0KFZ9PyspBYqT3ZKZSsV42hYr/s4032/IMG_5819.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="410" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9nYDLQW7vVZe4QLo6TqnSRREMhham9M3W7imKAL08rOZQ-ICWOZRxbHgut6coClY9tsyNhZGIYoLJchYu3fH38CfKnmS5oBdJlUZ9k_BwtptJs4m-zr-PuuiQBY19e8SXBh6wSax7JYh84wae1fcEcT7bmv3cAnz0KFZ9PyspBYqT3ZKZSsV42hYr/w546-h410/IMG_5819.jpg" width="546" /></a></div></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Yüzeylerde bulunan detaylarla alakalı en sevdiğim şey detayların yeterince derin olması oldu; genelde 72 ölçekli kitlerde değil perçin yerleri, geçtim panel çizgileri bile o kadar sığ olur ki hiçbir yıkama kar etmez, asla yıkama sonrası içeride yeterince boya maddesi kalmaz ve sonradan ekstra son gölgeleme vs. ile çizgiyi vurgulamak zorunda kalırsınız. Fotoğraflarda göreceğiniz üzere detaylar öyle güzel kalıplanmış ki kite ayırdığınız her saniyenin karşılığını size bir şekilde veriyorlar.</span></b></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-aGunlmj1ZLIB95pivCdy-gdR9AiCMj3BlNuxESt0t_Xf2QwlUD1-CCYpgU6HtlmArKnlSJ8fEaUVZGx5g9jHxrZiBflou2YIxVhiZgPj2QDhJtiaZ_DbWC6yWkQn52dBsVFVluy7WpIg_1x-i5qqsSxJiWmq5j-jiWYFtdDPk0Mclc1NR9Sa1d3k/s4032/IMG_5829.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="390" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-aGunlmj1ZLIB95pivCdy-gdR9AiCMj3BlNuxESt0t_Xf2QwlUD1-CCYpgU6HtlmArKnlSJ8fEaUVZGx5g9jHxrZiBflou2YIxVhiZgPj2QDhJtiaZ_DbWC6yWkQn52dBsVFVluy7WpIg_1x-i5qqsSxJiWmq5j-jiWYFtdDPk0Mclc1NR9Sa1d3k/w520-h390/IMG_5829.jpg" width="520" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Yapım süreciyle alakalı diğer bir konu da yine bu birleştirme aşamasında yaşadıklarımız. Birazdan söyleyeceklerim çoğu modelci için saçmalık gibi gelebilir ancak son yıllarda Shake'n Bake kitlerden biraz sıkıldım. Her ne kadar incelticisinden yapıştırıcısına hemen hemen her türlü sarf malzemesinin hayranı olsam da Tamiya'nın kitlerine pek de gözümün kaymadığını farkettim mesela son maket alışverişlerinde. Galiba kendimi modelci gibi hissetmek için biraz bana alan tanıyan kitleri daha fazla sever olmuş olabilirim zamanla. Saçma sapan bir şekilde geçenlerde Italieri'nin ESCII zamanlarından kalma olduğunu tahmin ettiğim 72 ölçekli A-7E kitini yaparken bayağı eğlendiğimi farkettim mesela, biraz zımpara, biraz panel açma, kapalı verilen hava alığını plastik levhalarla açık hale getirme falan derken modeli tamamladığımda hissettiğim tatmin duygusu diğer kitlere göre biraz daha fazlaydı. Cmelak bu konuda çok garip bir noktada konumlanmış, mükemmel parça uyumuna ve hemen hemen neredeyse hiç zımpara bile gerektirmemesine rağmen küçük detaylarla uçağı gönlünüzce şekillendirme imkanını size sunması yine benzer bir tatmin duygusunu sizlere yaşatıyor. Flapların, slatların konumlandırılabilir olması, yatay dikey stabilizörlerin aynı şekilde oynanabilir olması, plastik parça detayların yanında PE parçaların da bulunması derken eminim zamanın ne çabuk geçtiğini eminim anlayamayacaksınız.</span></b></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb0-I5Cbyqd_Dhcp1tqFqu3My8f1HonMka4b5nCpsGdyy2B8UUWR1ZwrEY_d8HbMRlVFtf65W893Ed0rJBzlClQ0RqpaJmQl_tyifnaOrDGmU26zBdRDuiiV4yEuEE3TDeCzcUeR6CK94Cyvdb2hKWy3GWCthQvQjp3Djwdvl6hUzoXPV_KtqCJ6u1/s4032/IMG_5817.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="307" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb0-I5Cbyqd_Dhcp1tqFqu3My8f1HonMka4b5nCpsGdyy2B8UUWR1ZwrEY_d8HbMRlVFtf65W893Ed0rJBzlClQ0RqpaJmQl_tyifnaOrDGmU26zBdRDuiiV4yEuEE3TDeCzcUeR6CK94Cyvdb2hKWy3GWCthQvQjp3Djwdvl6hUzoXPV_KtqCJ6u1/w409-h307/IMG_5817.jpg" width="409" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b>-Maskeleme Bantları-</b></span></div><div><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b><br /></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Kutunun içerisinde biri büyük diğeri de daha küçük iki levha halinde geliyor maskeleme bantları. Ziyadesiyle küçük olan kısımda saydam kısımları için kullanılacak olan maskeler bulunurken büyük sayfada dört farklı versiyon için boyama şeması mevcut. Koca koca çarşaf boyutunda dekallerdense böyle boyama şemalarının bir kısmının maske olarak verilmesi kadar güzel çok az şey vardır herhalde şu dünyada.</b></span></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgud15JJbFYQJiAhmTr9W-qnZCvqoOKaLqjNKridDxoI-3GR2cNcu-O_kmDeM7ptK2QVanXrOM02w0vCCazRtnbQ4YvdhrjVIA1-GLnZH02gVdttb9Hof6YeXUXhVMCUGrrnTsbEGjZ_YmREghEkl-eoviWAe2xSfn_el8neP3_KG0JfDOt9xFVICYc/s3015/IMG_5776-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2641" data-original-width="3015" height="348" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgud15JJbFYQJiAhmTr9W-qnZCvqoOKaLqjNKridDxoI-3GR2cNcu-O_kmDeM7ptK2QVanXrOM02w0vCCazRtnbQ4YvdhrjVIA1-GLnZH02gVdttb9Hof6YeXUXhVMCUGrrnTsbEGjZ_YmREghEkl-eoviWAe2xSfn_el8neP3_KG0JfDOt9xFVICYc/w397-h348/IMG_5776-1.jpg" width="397" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b>-Photoetch Parçalar-</b></span></div><div><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b><br /></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Beş farklı versiyona ait kokpit gösterge panelleriyle birlikte kemerler, tutamaklar, pedallar gibi bir dolu asit indirgeme parçanın yer aldığı hayli büyük sayılabilecek bir pe levhası barındırıyor kit içerisinde. İşin doğrusu pe parçaları ziyadesiyle sevmeme rağmen bu ölçekte parçaların çoğunu değil çıplak gözle, fotoğraflarda bile zar zor farkettim. Plastik parçaları o kadar güzel modelleyip kalıplamışlar ki bazı plastik parçalar çok daha güzel durabilir uçak üzerinde. Diğer versiyonları yaparken bazı pe parçaları kullanmayabilirim gibi geliyor. Bu sözlerimden kesinlikle pe parçaların kötü olduğu manasına gelmiyor, dediğim gibi kitin her detayı ilmek ilmek işlenmiş, her bir parçası şahane ancak iğne topuzu boyutundaki bir parça rafta duran kit üzerinde farkedilmiyor bile.</b></span></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1WOEyksGcnbonVyb11OaFNcNh-4mmwWucYyyFTttCdizAuahIlwyLqxKFmTua2SL-HY_g5n9hJBKAsgk3VDmjv9n9eoZJF9IeMH49nd41aiJkfx8KZkAo3nYwFFY9VWDud7TcSIkEoKow1E2PUVdC-vbKJXqDSCasb7mB_w9x87T9gNjYgW62gUgQ/s2986/IMG_5778.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2510" data-original-width="2986" height="341" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1WOEyksGcnbonVyb11OaFNcNh-4mmwWucYyyFTttCdizAuahIlwyLqxKFmTua2SL-HY_g5n9hJBKAsgk3VDmjv9n9eoZJF9IeMH49nd41aiJkfx8KZkAo3nYwFFY9VWDud7TcSIkEoKow1E2PUVdC-vbKJXqDSCasb7mB_w9x87T9gNjYgW62gUgQ/w406-h341/IMG_5778.jpg" width="406" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;">-Dekaller-</span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b></div><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Kitin belki de en güzel yanı bir dolu versiyona ait dekal setini kutu içeriğinde barındırması olabilir. Altı farklı uçağı yapabiliyorsunuz bu dekal setiyle, farklı derken Amerikan donanmasına ait aynı boyama şemasına sahip farklı filolardaki uçaklar gibi algılanmasın sözlerim, birbirinden tamamen farklı altı uçağın da dekal setine sahip oluyorsunuz bu kutuyla. Merak edip Weekend Edition versiyonuna da bir göz attım ve orada da işler benzer biçimdeymiş, yani o kutuyu alsanız da son derece zengin bir dekal setine sahip olacaksınız demektir bu. Hatta ben kokpit dekallerini de bayağı beğendim kitle gelen, bu yüzden kitin weekend edition versiyonu bile eminim çılgın bir bitirişe sahip olacaktır. Dekal kalitesinde de biraz bahsetmek gerekirse bir Eduard geleneği sanırım neredeyse solüsyona bile ihtiyaç duymadan güzel güzel yapıştılar yüzeylere, hatta solüsyon uygulamadan önce yapıştırdığım dekallere kontrol amaçlı bakarken bayağı şaşırdım, dekalleri taşıyan film yüzey neredeyse kaybolmuştu.</span></b></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXbsrml0VLDNZvfnMzuhPyQAnE3iF_gqCCvUqjfJwhkh0OrdfwXTyszfZdLFKWc9y_-2OR72_pCO05SSLvDQuhomeGd0OkgHUOoDwJtNmpW3XZjjFp914USCkCUxa6g0M94CQyee2J1pNmWf4kGGoNNBqpuGzxneXGqd5b-FoD2LCx11xXLySjzL1n/s4032/IMG_5818.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="402" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXbsrml0VLDNZvfnMzuhPyQAnE3iF_gqCCvUqjfJwhkh0OrdfwXTyszfZdLFKWc9y_-2OR72_pCO05SSLvDQuhomeGd0OkgHUOoDwJtNmpW3XZjjFp914USCkCUxa6g0M94CQyee2J1pNmWf4kGGoNNBqpuGzxneXGqd5b-FoD2LCx11xXLySjzL1n/w535-h402/IMG_5818.jpg" width="535" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #990000; font-family: courier; font-size: medium;"><b>-Sonuç-</b></span></div><div><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b><br /></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> 72 ölçeğe gönül vermiş her modelcinin eline bu kitten en az bir tane düşer umarım, pandoranın kutusunun tam tersi içerisinde bir dolu mutlulukla gelen bu kutu için Eduard'a ne kadar teşekkür etsem az gelir. Sadece varış noktanızdan değil bütün yolculuğun kendisinden mutlu olacağınız, hatta belki de modelciliğe ilk başladığınız günlerdeki heyecanınızla yapacağınız bir kit olacağını düşünüyorum bu uçağın. Her ne kadar devasa savaş makinelerini yapmaktan haz alıyor olsak bile zaman zaman böyle sivil ve enteresan fonksiyonları olan uçakları yapmak da ayrıca güzelmiş, umarım önümüzdeki günlerde daha fazla spesifik sivil uçaklar satışa sunulur. </b></span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="340" src="https://www.youtube.com/embed/aFsLEOjqaPY" width="409" youtube-src-id="aFsLEOjqaPY"></iframe></div><div><br /></div></div></div><div><span style="color: #990000; font-family: arial;"><i>***Bu arada uçağa ait Youtube'da sayısız HD video var, ben bir ara saatlerce çıkamadım videolardan. Bir tanesini yukarıya bırakıyorum. Belki diğer kutuyu bu şekilde bir diorama ile birleçtiririm kim bilir.</i></span></div>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-30003935036355782392023-09-17T09:08:00.027+03:002023-11-30T10:28:32.233+03:00Kurgu İçinde Kitap Kulübü Üzerine...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0AbfaavV_fSuAcvFBmiMh1sySKOkXQYdQ6Os2mgslxRx_pTn-Jx0ExH9E65QoUmAcvo4lCMv4eqAuOFkNtDzgvaYAB3GXu0wEiI7_tgVfMWxtjfpSsWgdUZRPxDqrkKt_FLITkaVCW372jRMCoHMCncw7x6iTFZRncPF_jS_CADydnBta6bjnKr4H/s2830/IMG_7534.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2830" data-original-width="2779" height="364" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0AbfaavV_fSuAcvFBmiMh1sySKOkXQYdQ6Os2mgslxRx_pTn-Jx0ExH9E65QoUmAcvo4lCMv4eqAuOFkNtDzgvaYAB3GXu0wEiI7_tgVfMWxtjfpSsWgdUZRPxDqrkKt_FLITkaVCW372jRMCoHMCncw7x6iTFZRncPF_jS_CADydnBta6bjnKr4H/w357-h364/IMG_7534.jpg" width="357" /></a></div><div><br /></div><b><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Geçtiğimiz günlerde USk'daki deli arkadaşlarımızdan biri onca işinin arasında bir de kitap kulübü kurmaya karar verdi, yalandan "yapma, gel etme" dediysek de alttan alta verdik gazı, neticede kim hayır diyebilir böyle güzel bir aktiviteye? Katılan eden başka insan olur mu derken sanırım gruptaki kişi sayısı onu geçeli epey oldu. Sizi daha ilk cümlede kaybettim değil mi? "Hangi deli?" sorusu beyninizi kemiriyor biliyorum ve hiç vakit kaybetmeden o ismi açıklıyorum, o arkadaşımız <a href="https://www.instagram.com/utrenja_art/" target="_blank">Canan Hanım</a>. Kendisine İstanbul'da herhangi bir kültür&sanat faaliyetinde denk gelebilirsiniz, ukulele gruplarından kitap söyleşilerine, müzelerden resim sergilerine. Kendisi bence kültür&sanat piyasasının derinlerinden, büyük ihtimalle herkesin maske taktığı gizli toplantılarda söz sahibi bir arkadaşımız da bize çaktırmadığını düşünüyor. Açıkçası şahsi olarak bayağı sevindim grubu kurmasına, herhangi bir kitabı okuduktan sonra üzerine konuşacak birini arıyor insan. </span></b></div></b><div style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Grup sayesinde ilginç bir şeyi de fark etmiş oldum, okuduğum romanlarda da hep tecrit edilmiş insanların hikayelerini okuyormuşum ben, nedense sosyal hayattan kitaplarda da uzaklaşmışım. Mesela şu anda okuduğumuz Lawrence Durrel'in Justine'ni küçük bir arkadaş çevresinin hikayesi olmasına rağmen isimlerde o kadar sıkıntı yaşadım ki sonradan kendi seçtiğim kitapları düşününce bu durumu fark ettim. Genelde benim kitaplarımdaki insanlar istemsiz bir biçimde ya sosyal olarak ya da coğrafi etmenlerle tecrit edilmiş küçük gruplar veya kişilermiş. Sanırım yine lafı bayağı uzattım, bu resmi de işte Puslu Kıtalar Atlası buluşmamızda milletin kafasını ütülerken çizmiştim. </span></b></div>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-64100187359711521382023-08-21T22:15:00.000+03:002023-08-21T22:15:05.136+03:00Yalçın Altın Anısına...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEge8t5lNYwuX69it8_7mM25wL7GrevfID9_dSeIB2tkSpUbKA-h-Oc8eFpBc-gRKyTBjcvjwUSmwuoJPvqoyOXBFBdmLh4fZo9VppoXQwIw7-Biw3mq5uV_KeRZcbO4jutCPTbT9iKiuqsPJokNLwIHWR1gNI84Zhr-0HsqVmpnDhCl2uVxdiY8WrZ3/s1200/Yalcin-Altin.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="638" data-original-width="1200" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEge8t5lNYwuX69it8_7mM25wL7GrevfID9_dSeIB2tkSpUbKA-h-Oc8eFpBc-gRKyTBjcvjwUSmwuoJPvqoyOXBFBdmLh4fZo9VppoXQwIw7-Biw3mq5uV_KeRZcbO4jutCPTbT9iKiuqsPJokNLwIHWR1gNI84Zhr-0HsqVmpnDhCl2uVxdiY8WrZ3/w428-h228/Yalcin-Altin.jpg" width="428" /></a></div><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Pandemi zamanı geceleri maket yaparken Lovecraft eserlerinin sesli kitap hallerini dinliyordum, nedense hiç Türkçe seslendirenlere bakma gereği duymamıştım. Moby Dick faciasından sonra arama bile yapmadım ancak İngilizce okurlardan dinlerken sağda önerilerde Yalçın Altın'ın kanalı çıktı, pek bir beklentiye girmeden hadi bir bakayım dedim, o dönem hangi hikayeyi seslendiriyordu hatırlamıyorum ancak ben hemen Charles Dexter Ward Vakası'na doğru kırdım dümeni, inanılmaz derecede başarılıydı. Tam olarak kafamda hayal ettiğim biçimde seslendirmişti kitabı, o günden beri hala favori Lovecraft seslendirmenim kendisi. Yanlış hatırlamıyorsam iki sene önce falan ilk kanser teşhisi konmuştu, onu atlattı, sonra tekrar nüksettiğini söyledi yine kemoterapi süreçleri falan derken Yalçın Altın 2-Kanser 0 türünden bir şeyler paylaşıp hepimizi mutlu etmişti. Bu süreçte konuşmaya da başlamıştık, ara ara haber alıyorduk kendisinden. En son birkaç ay önce Instagram'dan iletişime geçmeye çalışmıştım, cevap yazmamıştı. Kanalda da uzun zamandır hareket yoktu, video altına yorum falan da bıraktım geçtiğimiz aylarda ama nafile. En son bugün acaba sağda solda e-posta aderesi, telefon numarası bir şeyi var mıdır diye bir Google taraması yapacakken daha ismini yazar yazmaz sayfa başında vefat haberini gördüm 9 Temmuz 2023 tarihinde gözlerini kapamış. Aklıma son konuşmamız geldi, Lovecraft hemen hemen bitmeye durunca şimdi sırada bizi kimler bekliyor diye konuşmuştuk biraz. Hastalıkla alakalı durumlar ne diye sorunca: "Merak etme daha seslendirilecek çok öykü var" demişti. Daha dün akşam milyonuncu defa tekrardan Innsmouth Üzerindeki Gölgeyi dinliyordum, böyle durumlarda düzgün bir veda edememek insanı bayağı üzüyor. Tek tesellim büyük ihtimalle nefes alıp verdikçe bir şekilde sesinin bir şekilde en azından bulunduğum odanın duvarlarında yankılanacak olması, ölüme direnmek böyle bir şey olsa gerek. </span></b></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><a href="https://www.youtube.com/@lovecraftoykuleri/videos">Yalçın Altın Lovecraft Öyküleri Kanalına Ulaşmak İçin</a></span></b></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-10966907157596168062023-08-16T00:30:00.001+03:002023-08-16T00:30:00.152+03:00Saray-Vakıflar Yolu Üzeri<p><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs1NWv5-g4xq17fbA7FfreTqVjFppgaWFKi7uNjvA2EyK0F1sREJBTMSey0A8H9W_slJl2aQ1k7_Htiwhh3tktIaOPzDNUj4KeKqt8ilq8o0PLXspDPo3Omn3jUGM-6lmZ2FS11U6R-ez4IUu2scmvZHwq2iRue7xW4GFDJ9-lHlFMKnHMlHZ1R9bm/s3242/07FECF47-1896-4C19-8579-43B4FE52F52E.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="3242" height="441" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs1NWv5-g4xq17fbA7FfreTqVjFppgaWFKi7uNjvA2EyK0F1sREJBTMSey0A8H9W_slJl2aQ1k7_Htiwhh3tktIaOPzDNUj4KeKqt8ilq8o0PLXspDPo3Omn3jUGM-6lmZ2FS11U6R-ez4IUu2scmvZHwq2iRue7xW4GFDJ9-lHlFMKnHMlHZ1R9bm/w473-h441/07FECF47-1896-4C19-8579-43B4FE52F52E.JPG" width="473" /></a></span></div><p></p><p><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bu yazın hiçliğin ortası çizimi de bu resim oldu, sahne pek güzel olmasına rağmen malzemelerimi hafta sonu kullandığım çizim çantasında unutunca artık geriye ne kaldıysa onunla idare ettim. Böyle sahnelerde mürekkepleme olmayınca pek başa çıkamıyorum. Gördüğünüz üzere çizimde üç katmanda toplanmış gibi olması gerekirken minyatür gibi çok daha düz bir görünüm elde etmeyi başarmışım onca uğraşa rağmen. Neyse artık kısmet başka resimlere...</b></span></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-74729916623372403952023-08-15T00:30:00.001+03:002023-08-15T00:30:00.159+03:00Artİstanbul Feshane Buluşması<p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiESEM7IuGLfqZXPt5dYhY-95ROOtgPtwxMnQSpASY9vtvSRQlTQELO_MWgeIJS_I1oUF3RvEKMrBbrykwiBupgjVHHqHbGOWB9y3z3BP0UX9J871ASajiXzkZ98Q2CxFyCti7mS_Zxges9wLoMQzZlC7BLrkOHic15WnuVIhtzBzsR2bzOxhd7hGJw/s4032/IMG_5271.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="404" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiESEM7IuGLfqZXPt5dYhY-95ROOtgPtwxMnQSpASY9vtvSRQlTQELO_MWgeIJS_I1oUF3RvEKMrBbrykwiBupgjVHHqHbGOWB9y3z3BP0UX9J871ASajiXzkZ98Q2CxFyCti7mS_Zxges9wLoMQzZlC7BLrkOHic15WnuVIhtzBzsR2bzOxhd7hGJw/w538-h404/IMG_5271.jpg" width="538" /></a></span></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bir süre önce sosyal medyada Feshane'nin restorasyonunun tamamlandığı ve eski kullanım şekli olan yöresel ürün fuarının tamamen dışında sanat galerisi olarak projelendirildiğini görmüştük. Bu buluşmada hepimiz mekanın yeni halini merak edince hadi madem bir gidelim dedik. Ben kendi adıma yeni halini bayağı beğendim, Haliç kenarında kütüphanesi, kafesi ve galerileriyle hiç de fena olmamış. Bu buluşmada yine bir miktar üşengeçlik göstersem de çizim yapabilmeyi başardığımı ifade etmem gerekiyor. Böyle böyle normal bir biçimde çizim yaptığım günlere döneceğim sanırım.</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv-hBMCjINskJS8AyMW_c6fEYQ5jOlWUrdqEIpyKrmYjrx49zmD-sWsVmyjRao5WujNczx5QmaFiECqciy9DCdQ6C9i9Aus9cj9APcURdt5oqs1UmAw0C_KMrMyBnX7BSA4ZxZKApJ2ZABrHrM6k09FteUHdPUqtd5k-Nbm9pLw14y6NZwqTSZg7a2/s4032/IMG_5257.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="443" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv-hBMCjINskJS8AyMW_c6fEYQ5jOlWUrdqEIpyKrmYjrx49zmD-sWsVmyjRao5WujNczx5QmaFiECqciy9DCdQ6C9i9Aus9cj9APcURdt5oqs1UmAw0C_KMrMyBnX7BSA4ZxZKApJ2ZABrHrM6k09FteUHdPUqtd5k-Nbm9pLw14y6NZwqTSZg7a2/w332-h443/IMG_5257.jpg" width="332" /></a></span></div><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /><b><br /></b></span><p></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-25484804830619063292023-08-14T00:30:00.001+03:002023-08-14T00:30:00.176+03:00Malzemesiz Yakalanmak...<p><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJK0AFKWmwz4lFgbIvYn9vZQmFpsE5UFtHlrFEH5qvZYuLo5bln4IB5GQ7nikRkY8zY2BkzVVCwWGszqCpg5RNwUs6RjmaYkoCAOmh6ueoWtK1L8Lkg5W717vz94LwnDSKBu8mAztyzPDBq-9ESHVA5G3vC7w2pmTNgeYLWy04kLohh9w1OWQeBgWH/s4032/IMG_5247.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="451" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJK0AFKWmwz4lFgbIvYn9vZQmFpsE5UFtHlrFEH5qvZYuLo5bln4IB5GQ7nikRkY8zY2BkzVVCwWGszqCpg5RNwUs6RjmaYkoCAOmh6ueoWtK1L8Lkg5W717vz94LwnDSKBu8mAztyzPDBq-9ESHVA5G3vC7w2pmTNgeYLWy04kLohh9w1OWQeBgWH/w338-h451/IMG_5247.jpg" width="338" /></a></span></div><p></p><p><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><b> Bazen pat diye olmadık bir yerde karşıma çok güzel bir sahne çıkıyor ve o anda çantama davranır davranmaz ihtiyacım olan malzemelerin çantamdan sebepsiz yere bizzat şahsım tarafından çıkartılmış olduğunu fark ediyorum. Bu sahnede "Bu kadar hoşuna giden neydi acaba?" derseniz inanın ben de bilmiyorum. Sanırım sahnenin katmanlı yapısı hoşuma gitti, çatının altında kalan kısımların renkleri falan da olabilir ancak eldeki malzeme sınırlı olunca ortaya işte böyle bir resim çıktı.</b></span></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1960444226626071531.post-25377756782189115132023-08-13T11:41:00.003+03:002023-08-13T11:41:29.259+03:00USk İstanbul Maçka Parkı Buluşması<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcGB4aq15rhM4A8nN5M3dWzDVDm996iTQefk8Qi7fcQ0eAMd61EYhZeCTv2C0rCfwnByEZIExdu_-8tB7fqA0YzrKy3Rus98b7KJ7bWRbpZpVzHFMQ3D93JptKC2BmYac2i99fuMPshu-MFmZUf1uX61tnMrUhTKwani1YnTIyaXhpWNiyN_JQ1-a/s4032/IMG_6262.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="363" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcGB4aq15rhM4A8nN5M3dWzDVDm996iTQefk8Qi7fcQ0eAMd61EYhZeCTv2C0rCfwnByEZIExdu_-8tB7fqA0YzrKy3Rus98b7KJ7bWRbpZpVzHFMQ3D93JptKC2BmYac2i99fuMPshu-MFmZUf1uX61tnMrUhTKwani1YnTIyaXhpWNiyN_JQ1-a/w485-h363/IMG_6262.jpg" width="485" /></a></div><p></p><p style="text-align: justify;"><b><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"> Yaz mevsiminde en güzel buluşmalar bence park-bahçede olanlar, ki bir de parktaki baskın ağaç türü Çam ise gerçekten parkta geçen süre efsanevi statüsüne çıkabiliyor bir anda. Pek romantize etmek istemiyorum bu durumu ama Çam en güzel kokan ağaçların başında yer alabilir, hele bir de yaz sıcağında tatlı bir rüzgarla bu koku bronşlarınızın en derinliklerine kadar ulaşabiliyorsa. Bir de buluşmada uzun zamandır göremediğimiz yüzler vardı, yıllar sonra muhabbete kaldığımız yerden devam edebiliyor olmak her seferinde ilginç geliyor. Bu buluşmanın çizimi de aşağıda:</span></b></p><p style="text-align: justify;"><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3e1fOa4xDLN4s1JWb-lJCz3cOUiyIpptiR6Co8A_B3GPLJGWNa5C_U8EtGwQje_QmkmYWuylnjPQM996Bnf5z7W88oxFmXqpD_Bxs4cpp9Kx0k6ASYQ5X0lxhD7uHKSpJVqzhaEBMUKZOBkSCB6rBl7cXpcEErfiphVTzgVESwulKW75himH9Q3hB/s3024/IMG_5372.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2996" data-original-width="3024" height="366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3e1fOa4xDLN4s1JWb-lJCz3cOUiyIpptiR6Co8A_B3GPLJGWNa5C_U8EtGwQje_QmkmYWuylnjPQM996Bnf5z7W88oxFmXqpD_Bxs4cpp9Kx0k6ASYQ5X0lxhD7uHKSpJVqzhaEBMUKZOBkSCB6rBl7cXpcEErfiphVTzgVESwulKW75himH9Q3hB/w369-h366/IMG_5372.jpg" width="369" /></a></b></div><b><br /><span style="color: #7f6000; font-family: arial;"><br /></span></b><p></p>yerindeçizerhttp://www.blogger.com/profile/16471141458819110003noreply@blogger.com0