29 Mayıs 2017 Pazartesi

Fener Maraşlı Rum İlköğretim Okulu/ Fener Roman Marasli Primary School


     Urban sketching diye birşeyin adını bilmezden çok evvel çizim yapmaya staj yaparken başlamıştım. Tarihi binaların 3 boyutlu olarak modellenmesiyle alakalı bir iş yapıyorduk o zaman. Arazide toplanan verilerin, ofiste değerlendirilmesi esnasında yardımcı olması için taslaklar, krokiler tutuyorduk. Sonra birkaç defa bu işten bağımsız olarak çizime çıktım, sonrasında insanların tavırları biraz hevesimi kırdı, devam ettiremedim iki üç sene öncesine kadar. Sonrasında alıştım ve cebimde bir parça kağıt olmadan sokağa adım atamaz hale geldim. Bir yandan iyi de oldu, çizdiğim binaları yavaş yavaş yıkıyorlar. 

     Before I heard something about urban sketching, I started to draw when I was an intern. The project was about to 3D modeling of historical buildings. When we're working on it, we drew some croquis and sketches to make our office work easier. Then I tried to drew independently from this work, but later I got frustrated because of drawing in the society and gave up. Then I met urban sketchers and now it's impossible for me to go outside without a piece of paper and a pen. 

19 Mayıs 2017 Cuma

Cüretkar Sarmaşıklar/Daring Climbers


     Görüş alanımın içine giren bu kadarcık yeşillik bile benim için bu manzarayı güzel kılıyor. Bu duvarlardan, çatılardan neşeyle fışkıran sarmaşıkların çabasını takdir etmemek elde değil. Kök salacakları bir avuç toprak parçası bile olmamasına rağmen koca koca binaları sarmaya kalkışmalarını görmeden geçemezdim, bu yüzden boş olduğum ilk fırsatta oturduğum yerden, bu azimli arkadaşlara defterimdeki ilk sayfayı ayırdım. 

     Even this little greeneries enough for me to make this scene beautiful. It's not possible for me to ignore these happy climbers ambition.Without a handful soil to plant, they tend to cover up whole buildings, so that I couldn't resist their attraction and set the first page of my sketchbook for them.

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Sketching At The Field


     Arazi çalışmaları esnasında halim kalırsa, kenara oturup önümde ne varsa kağıda çiziktirmeyi seviyorum. Elbette bu tür resimleri tamamlamak her zaman mümkün olmayabiliyor. Bu durumlarda da hızlı bir şekilde taslağı çizip, mürekkepleme işlemini eve bırakıyorum.  

     If i wasn't tired a lot during a field work and there is a little sketchbook in my pocket, generally, i sat on a stone and drew whatever i saw. Unfortunatelly, it's very hard for me to complete whole sketch in the 10-15 minutes field breaks. In these cases, I draw drafts quickly and leave the inking process home.

2 Mayıs 2017 Salı

Balat'da Eski Bir Ev-II / An Old House In Balat-II


     Bu yaza kadar eski İstanbul evleri denilince aklıma koca koca bahçeler içinde ahşap konaklar gelirdi. Ne yazık ki, severek okuduğum mimari tarihine eğilen insanların kitaplarında da eski İstanbul evleri konusu hemen hemen bu minvaldeydi. Oysa bu yaz Uğur Tanyeli'nin kitaplarında karşıma bambaşka bir gerçek çıktı, bunun küçük bir bölümünü size aynen kendi ağzından aktarıyorum:

Bulunabilen en eski belgeler çerçevesinde düşünülecek olursa, İstanbul'daki tek odalı evlerin, bütüne oranı 15. yy sonunda Fatih Vakfiyesi'ndeki kayıtlara göre ise %66 gözüküyor. "İstanbul Vakıf Tahrir Defteri"ndeki verilere bakılırsa, İstanbul'daki konutların 16.yy ortalarında (1546-47'de) neredeyse %38'inin tek odalı, %37'sinin iki odalı evlerden oluştuğu kestirilebiliyor. Bunun üstüne "hüceyrat" adı verilen, genellikle vakıfların sahibi olduğu tek odalı dizi konutlar da eklenecek olursa, bu oran daha da artıyor. Dolayısıyla, İstanbul nüfusunun kayda değer bir kesimi 16. yy'da tek odalı evlerde yaşıyordu. 

     Daha detaylı olarak incelemek isterseniz, ayrıntıları Uğur Tanyeli'nin yazmış olduğu, Akın Nalça serisinden çıkan "İstanbul'da Mekan Mahremiyetinin İhlali ve Teşhiri" ve "Sınır Aşımı Metinleri" adlı kitaplarda bulabilirsiniz. İşte bu evlerden çok az miktarda olanı hala ayakta, yukarıda sizlerle paylaştığım çizimde sırt sırta vaziyette bulunan minik evlerde bu geleneğin ürünü zannediyorum.  

1 Mayıs 2017 Pazartesi

Sıcak ve Dolmakalemler / Hot Weather and Fountain Pens


     Çizim yaparken başıma gelmesini asla istemeyeceğim şeylerden birisi de çizim yaptığım dolmakalemlerimin tıkanması. Özellikle havaların iyiden iyiye ısınmaya başladığı şu günlerde, çizim esnasında kalemlerinizin sizi yarı yolda bırakmasını istemiyorsanız, onlara soğuk günlere oranla daha fazla ilgi göstermelisiniz. Sıcak havalar, tozlu ortam şartları ile birleşince kalemlerimize çok büyük zararlar verebilmektedir, bu sebepten bakım konusunu es geçmemekte fayda var. Fakat her konuda olduğu gibi bu konuda da ortalıkta bir sürü şehir efsanesi dolaşıyor, bu sebepten ötürü kalemlerimizin sağlığı için dikkatli olmakta fayda var. Ben dolmakalem konusunda, görüşlerini defalarca test ettiğim ve şu ana kadar çok iyi sonuçlar aldığım birinin yöntemlerini sizlere de tavsiye ediyorum. Her ne kadar biz kıymetini bilemesek de Ali İkizkaya benzeri tüm dünyada az bulunur bir dolmakalem üstadı. Kalemlerinizin sıcak yaz günlerinde en iyi şekilde çalışmasına yardımcı olmak için kendisinin daha önce yazmış olduğu dolmakalem bakımı hakkındaki, aşağıdaki yazılarına bir göz gezdirmeniz yerinde olacaktır:


    During a drawing session, one of the worst thing in the field that i would never want it to happen is clogging my fountain pens. If you do not want your pencils to let you down during the drawing, especially in the days when the weather is getting warmer, you should show them more interest than in the colder days. But as in every case there are a lots of city legends going around in this regard, so it will be good for you to be careful about cleaning methods. If i could find some time to write, i try to explain a few tips for maintenance your fp's.