Bazen birkaç cümle beni gerçeklikten koparmaya yetebiliyor, bu sistem nasıl işliyor bilmiyorum. Saniyeler içerisinde bulunduğum duruma tamamen yabancılaşabiliyorum. Yorumlama kabiliyetim sönümleniyor, bunda biraz panik atak bir bünyeye sahip olmamın da katkısı büyük. İnsanın aklına sahip olabilmesi büyük meziyet, delirmemek imkan sınırlarının çok dışarısında. Yine o berbat heyecan sarıyor, nabzım sapıtmış halde ne olduğunu anlamaya çabalıyorum. Bu durumda ne yapmam gerektiğini hala öğrenebilmiş değilim, çabalıyorum bunun için. Geçtiğimiz günlerde sürekli artan dozda deniz içeren filmler izledim, oyun oynadım, bir şeyler okudum. Bir de bugün Rahmi Koç Müzesi'nde gemileri görünce aklım hepten gitti.
Sadun Boro'yu dinlerken Kısmet'i çizdim. Soğuk havada resim çizmek aslında büyük bir mücadele, soğuk hareketsiz kaldıkça insanın iflahını kesiyor. Havanın kokusunu bile değiştiriyor. Bu yüzden elden geldiğince hızlı çalışıp resmi tamamladım, boyamayı biraz da müzeyi gezmek istediğim eve bıraktım.
Ardından diğer binada bulunan Mustafa Koç sergisine geçtim, orada bir sürü gemi maketi içerisinde kayboldum. Müzeden çıkarken saat beşi bulmuştu herhalde. Aklına mukayyet olmak isteyen deniz severlerin kesinlikle uğramaması gereken bir yer bu müze, en azından kafası yerinde değilken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder