23 Şubat 2018 Cuma

Çatalhöyük Haritası

      Çatalhöyükte 1961 yılında başlayan kazıların üçüncü yılında, bölgede çalışan arkeologlar biz kartografya dünyasını da şaşkına çeviren birşeye rastlarlar. Yeryüzünden itibaren 12 katmandan oluşan höyüğün, yedinci katmanı içerisinde yer alan 14 numaralı kutsal binanın duvarında, bir kent haritası olarak değerlendirilecilecek enteresan bir resme rastlanır ve sonrasında da bu resim Çatalhöyük Haritası olarak adlandırılır. 
     Haritanın en sade ve güzel tanımı, eksik dahi olsa bence La Grange'ın tanımıdır, o harita için:

"Coğrafi bir harita, yerin yüzeyinin veya onun bir kısmının düzlem üzerinde temsilidir" 

demektedir. İnsanoğlu binlerce yıldır tabiatla olan ilişkisini bulabildiği bir düzleme, elinde olan malzemeyle aktarma gayreti içerisinde olmuştur. Mağara duvarlarına, tapınak duvarlarına dereleri, tepeleri, av seanslarını çizmiştir.  Bu çizimler içerisinde tabiatı bir şekilde modellemeye ilişkin olan çizimler çok kıymetlidir kartografya tarihi için. Bir tepenin yanından geçen bir derenin gösterimi de temelde bir krokidir aslında. Bu açıdan Çatalhöyük haritası-ki eğer öyleyse- çok büyük bir adım kartografi için. Her ne kadar bunun bir harita olmadığı yönünde de bir çok görüş olsa da ben de bunun bir şehir planını andırdığını ve arkadaki manzaranın o zamanlar hala aktif bir yanardağ olan Hasan Dağı'na ait olduğunu düşünenlerdenim. Bu konuda daha detaylı bir okuma yapmak isteyenlere yıllarca Harita Genel Komutanlığımızı yapmış olan, kendisine kitaplarından ve emeklerinde dolayı sonsuz teşekkürü borç bildiğimiz, Emekli Tümgeneral Cevat Ülkekul'un bu konuyla bağlantılı olarak yazmış olduğu şahane kitapları önerebilirim.
      Kartografya tarihi, insanın yaşadığı coğrafyayı anlama içgüdüsüyle başından geçenlerin tümüdür diyebiliriz aslında. Yerinde çizim yapma faaliyeti de bu çabanın devamı kuşkusuz. Bizde elimizde kalem ve defterlerimizle coğrafyamızı, beton ormanlarımızı ve hafriyat kamyonları arasında hayatta kalışımızın hikayesini nakşediyoruz defterlerimize. Binlerce yıllık bu çizimler bizden öncekilerinin mücadelesini anlatıyor bizlere. Kim bilir belki bizden asırlar sonra birileri de bizim defterlerimizi bulur ve bir müzenin bir köşesinde duran bir resme bir delikanlı da bu kadar şaşırır. Bu yazıyı da neden yazdım bilemiyorum, herhalde eski meslektaşlar hatırlanmak istedi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder