24 Ocak 2020 Cuma

Vardı Benim de Yıkık Yerlerim

Karaköy Tünel Çıkışı Karşısı Yıkık Bina
     Çocukken uzun bir zaman günlük tutmaya çalıştım, bu sanırım liseye kadar da sürdü. Halihazırda meraklı kardeş kontenjanları da dolu olunca sürekli bu günlükler birileri tarafından gizli gizli okunur ve yeri geldiğinde okuyucular tarafından acımasız şakalara konu edilir, en iyi ihtimalle üçüncü şahısların önünde şantaj amaçlı inceden birkaç kelime söylenir gibi yapılıp sus payı istenirdi. İlerleyen yıllarda bu alışkanlığımdan zorunlu olarak vazgeçmek durumunda kaldım. Ne yazık ki her seviyeden aile üyelerim bu notların bağımlısıydı. Ardından bir dört beş yıl kadar önce burayı açtım. Çizim blogu olsa da ben burayı günlük gibi kullandım, genelde resim çizerken insanın düşünecek çok zamanı oluyor. Bu düşünceler genelde o esnadaki dinginliği fırsat bilip zihnin karanlık köşelerinden fırladıkları için genelde beni götürecekleri yeri bilemiyorum ve vardığım yer çok karanlık olabiliyor. Buna rağmen gelecekte bir gün bu düşüncelere yeniden dalmak isteyebilirim diye kısa kısa notlar alıyorum. Buna rağmen sanırım aile fertlerimden kimse eskisi gibi düzenli bu  yeni formdaki günlüğümü okumuyor. Bazen çok derinlere de daldığım oluyor ama ilginç bir şekilde eskisi kadar ilgi çekmiyor. Halbuki önlerine bir defter koysam eminim odadan çıkar çıkmaz defterin her satırını ayrı ayrı tararlar. Gerçi kim bilir, belki artık bu durum da değişmiştir. Belki zaman bu duruma da bir el atmıştır.

23 Ocak 2020 Perşembe

Su Birikintisi

     Hiç ağaç diplerine dikkat eder misiniz? Çok küçük dünyalar sizi karşılayabilir. Mesela sürekli damlayan bir klima borusundan, yahut bozuk bir su kaynağından dolayı yer etmiş bir su birikintisinin etrafındaki küçük bir ekosistem çıkabilir birden önünüze. Yosunlar, ağaç mantarları ve diğer bitkilerle güzel bir görüntü yakalayabilirsiniz. Özellikle ağaç mantarları bu mevsimlerde çok ilgi çekici olabiliyor. Buna bir de ağaç kabuklarının dokusu, yansımalar eklenince kenar köşedeki bir su birikintisinin etrafı küçük bir orman kesitine dönüşebiliyor. Hal böyle olunca çizmesem olmaz deyip kağıda kaleme sarılıyorsunuz, sonuçta ortaya böyle bir resim çıkıyor. Ne dersiniz? Sizce de güzel bir sahne değil mi?

21 Ocak 2020 Salı

Arap Camii Ana Giriş Kapısı

     Çocukluğumdan beri duya duya artık gerçekliğinden şüphe etmeyi aklımın ucundan bile geçirmediğim hikayelerin, düşünme biçimime ne kadar da çok etki ettiğini biraz geç fark etmiş biri olabilirim. Bu hikaye kahramanlarına zamanla kazandırılan tarihi dokunulmazlık kalkanı sayesinde bu zatları mantıklı bir zeminde ele alamamış olmam üzücü. Gerçi bu olaylara dair rivayetlerin aktarım şekli, güvenilirliği her zaman bir soru işareti. Bir de geriye dönük yapılmış olan tarih yazıcılığının etkisini de metinlerden ayırt etmek o kadar kolay değil. En azından benim için öyle. Resimde gördüğünüz giriş kapısı Arap Camii'ne ait. Camiinin hikayesi de biraz ilginç. Bir kısım tarihçi 717 yılında Mesleme Bin Abdülmelik tarafından yaptırıldığını iddia ediyor, rivayete göre bizans surlarına dayanan ordu yedi yıl içerisinde İstanbulda kaldığı süre içerisinde camiiyi tamamlıyor ve sonraında ordu Şam'a dönerken camii kiliseye çeviriliyor. Diğer bir kesim ise IV. Haçlı seferleri esnasında 1200'lü yıllarda yapıldığını söylüyor. İşler bu noktada biraz karışıyor. Ben Abdülmelik'in gayrimeşru çocuğu Mesleme'nin yaptırmış olabileceğine inanıyorum, en azından Halife Abdülmelik hakkında biraz araştırma yapınca bu fikir çok da mantıksız durmuyor.

20 Ocak 2020 Pazartesi

Hoca Hanım Sk. No:15

     Her insanın hayatında çok büyük hayallerle başlayıp sonrasında mahvettiği işler olmuştur. Bu resmin hikayesinin özeti bu benim için. Sahne mükemmeldi. Arap Camii yanında, bir hurdacının önünde hurda arabaları ve bir adet havada asılı halde ağır, ne olduğunu anlayamadığım bir makine. Çizimini önce yan sayfada planladım, birkaç defa resmi kurguladıktan sonra en iyi versiyonu çizmeye başladım. Sonrasında mürekkepleyip boyama aşamasına geçmem gerekiyordu. Zaman yetişmeyince boyamayı eve bıraktım. Büyük umutlarla başladığım boyama serüveni nedense çok kötü sonuçlandı. Birbirine yakın tonlar resmin içerisinde bu kadar büyük bir alan işgal edince ve sanırım bir de bulutlu, gölgesiz havanın etkisiyle herşey birbirine girdi. Düzeltmek için yaptığım hiçbir şey işe yaramadı. Keşke mürekkeplenmiş halini önceden tarasaymışım. 

6 Ocak 2020 Pazartesi

M/S Istanbul-9(Eski Şehit Sami Akbulut) Vapuru

     Bu ülkede anlayamadığım şeylerden biri de isim değiştirme aşkı. Bu iş yeri geldiğinde çok ilginç yerlere kadar varabiliyor. Bunun son örneklerinden birine memleketim Manisa'da şahit oldum. Lise yıllarımda Manisa'nın Yunan işgalinden kurtuluşu olan 8 Eylül anısına şehrin meydanlarından birine yapılmış olan büyük bir havuz ve havuzun ortasında da günün anlam ve önemine binaen sekiz şeklinde bir heykel yapılmıştı. Geçtiğimiz günlerde Manisa sokaklarında gezerken yolumuzbu meydana düştü ve bir de ne göreyim havuzun üzerine 15 Temmuz Meydanı yazılmış. Bari sekiz şeklindeki bir havuzun üzerine yazmasaydınız. Bu kadar kolaycılığa kaçmak yerine o günü ve insanları onurlandıracak bir sürü şey yapılabilirdi diye düşünüyorum. Kamu nezdinde önemli günlerin, şahısların veya olayların yaşatılması güzel, ancak bunun yolu bu olmamalı. Çizimini yaptığım vapurun da eski ismi Şehit Sami Akbulut, şimdiki ismi ise Istanbul-9 olmuş. Şu anda Kıbrız şehidimizin ismi sadece can simitlerinin üzerinde yazıyor.

5 Ocak 2020 Pazar

Modelcilik Eleştirileri Üzerine

     Düşünmeye en çok vaktimin olduğu yerlerden birisi de sanırım banyodur. Giderde oluşmakta olan küçük girdaba bakarken aklımdan geçen düşünceleri tahmin bile edemezsiniz. Büyük ihtimalle bu birçoğumuz için böyle, bugün de aklıma şimdilerde yavaş yavaş kapanmakta olan maket forumları geldi. Her ne kadar çoğu kapanmış olsa da arşiv sitelerinden kimine ulaşmak mümkün. Haşlanmış acemi maketçilerin iniltilerini, çığlıklarını bugün bile rahatlıkla işitebilirsiniz. Nereye gidersem gideyim şu alfa "Bilmem Ne Abiler"den kurtulamıyorum. Bir şekilde her türlü platformda, ortamda varlar. Belki de ben asla öyle olamadığım için bile olabilir, bilmiyorum, ama onları bir türlü sevemiyorum. 

3 Ocak 2020 Cuma

U-292 Type VIIC/41 Denizaltı Maketi (1/144-Revell)

     Geçtiğimiz günlerden birinde sevdiğim bir arkadaşımla Kadıköy sokaklarında yürüyorduk, karnımızın açlığı giderek daha hissedilir bir hal alınca konuşmamıza bir yerlere oturup, açlığımızı gidererek devam etmeye karar verdik. Yemekten sonra oturmaya devam edip, masa işgal etme cürmünü gösterenlere yapılan muamele aklıma geldiği için ben zincir hamburgercilerden birine gidelim dedim; kendisi esnafı yaşatma, kapitalizm düşmanlığı vb. sebeplerden ötürü o civardaki lokantalardan birine girmeyi tercih etti. Yemeğimizi yedik ve planımız yemekten sonra birer çay içip sonra yola devam etmekti. Mekanda yemeğini bitiren hemen kalksın diye zaten çay hiç uğramamıştı. Her neyse garsonlar ters ters bakarken arkadaşıma: "Haydi kalkalım artık!" dedim, onun sırtı garsonlara dönük olduğu için sebebini anlamadı ve muhabbete devam etti. Sonrasında garsonlar kalkmadığımızı görünce tekrardan servis açmaya, masaya bir şeyler koyup kaldırmaya başladılar ve sonunda mesajımızı aldık deyip kalktık. Bir kere daha aynı şeyi yaşamış oldum. Belki yediğimiz şeylerin kalitesi bahsettiğim hamburgercilerden iyiydi, ancak her zamanki gibi insan muamelesi görmekten çok uzaktı. Starbucks, Burger King gibi mekanları lafa geldi mi gömsek de kimse insanı darlamıyor. Sipariş vermeseniz de kaldıran eden yok. Diğer tarafta normalin üç katı fiyata yemek yedikten sonra bir nefeslenmek için beş dakika bile oturamamak çok acı. Aynı şey ülkenin her yanında ne yazık ki var.

1 Ocak 2020 Çarşamba

Gölgeler

     Yeni yıla başlarken üzülmeli mi, sevinmeli mi karar veremiyorum. Her sene birbiri ardına o kadar çok sürprizle karşılaşıyorum ki, artık her yeni gelen yıla şüpheyle bakıyorum. Özünde yaşadıklarımız birbirine çok benzese de bünyedeki etkileri aynı olmuyor. Aynı olaylar yaşayanların sayısınca farklı etki bırakıyor. Zaman geçtikçe görüntülerin zihinde çağrıştırdıkları değişiyor. Kuşkular, akılda kalan sorular hep değişiyor. Daha doğrusu düşüncelere konu olan şeyler sabit kalsa bile üzerine sorulan sorular aynı kalmıyor, onlar da değişiyor. Değişmeyen şey bir şekilde sürekli kendimi zihinsel olarak aynı bataklıkta bulmak. Her şeye rağmen aklımdaki sorulara cevap bulabildiğim, net bir yıldı 2019. Bu yıla bir resim paylaşarak başlamak istedim. Yazdıklarım çoğu zaman resimle alakasız gibi görünse de aslında resmi yaparken düşündüklerimi yazmaya çalışıyorum genelde. Bu karalamayı yaparken aklımdaki soru şu oldu: Gerçek mi, gölge mi, şablon mu?