27 Aralık 2022 Salı

2022 Yılı Üzerine...

 

     Bu yazı son derece iç karartıcı bir yere gidebilir bu sebeple en baştan hassas okuyuculara küçük bir uyarı yapmam gerekiyor. Belki biliyorsunuzdur her sene sonunda buraya küçük bir yıl sonu değerlendirme notu düşmek gibi bir alışkanlık edindim. Bazen daha önceki yılların yazılarına bakıp planlarımı ne derece gerçekleştirebildiğimi veya düşüncelerimin hangi yönde, nasıl ve hangi hızda değiştiğini görebiliyorum ve bu gözlemleri son derece önemsiyorum, ancak raporlama aşkı da bence bir yerden sonra hastalığa dönüşebiliyor. İşin kötü yanı bu hastalık her sene sonunda beni kıskıvrak yakalamayı bir şekilde başarıyor. Bu senenin de üstünden hızlıca geçmek en azından bir sonraki Aralık ayına kadar kafamı biraz olsun boşaltabilmek adına başlıyorum.

26 Aralık 2022 Pazartesi

USk İstanbul Yıl Sonu Buluşması

     Artık bu blogun klişelerinden birisi de yıl sonu buluşmaları oldu, sene sonunda bütün bir senenin yükünü bir nebze de olsa alan ve gelecek seneyi aynı oranda sakin karşılayabilmek adına yaptığımız güzel şeylerden birisi de elbette USk İstanbul buluşmalarımız. Bu ay buluşma yapamayacağız gibi görünüyordu ancak son anda gezegenler birden hizalanmaya karar verdiler ve bizim de bir şekilde zaman çizelgelerimizde küçük, sevimli  boşluklar oluştu. Bu yazıda sadece bu güzel Pazar gününü hatırlamak ve postu heder etmemek adına hiç yıl sonu muhasebesine girmiyorum. Ne yazık ki o da artık benim için yapmam gereken başka bir iş kalemine dönüştü. 

     Bu sene sanırım pandeminin ardından USk için toparlanma senesi oldu, pandemi öncesinde ne kadar çok çizerle yolumuzun kesiştiğini unutmuşuz, bunu hatırlattıkları için son derece mutlu olduk. Tüm bu COVID-19 sürecinde yaşadığımız maddi ve manevi zorlukların açıkcası çoğu insana bizi unutturacağını düşünüyordum, açıkcası çok da umutlu değildim ve zamanın göstereceklerinden yana pek de iyi hisler içerisinde değildim. Özellikle geçen sene yazın sonuna doğru tekrardan başladığımız ve sonrasında aşılanma sürecinin işe yaraması ve derken ülkenin büyük oranda aşılanmasıyla biz de hızla toparladık. Eski çizerlerimiz tekrardan bizlere ulaştı, güzel buluşmalar düzenledik. 

     Bir sürü şehirde USk grupları kurulmaya başlandı her ne kadar aktif olarak buluşmasalar da ancak USk İzmir ve ardından USk Eskişehir'in kurulması cidden güzel oldu. Sanırım çok küçük bir parça da olsa bu grupların kurulmasında etkimiz oldu, ki bu durum benim gibi içinde karanlık yıldızları besleyen biri için bile çok güzel haber. Umarım 2023 sanılanın aksine güzel bir sene olur herkes için ve bizler de USk'da planladığımız şeyleri adım adım gerçekleştirebiliriz.



15 Aralık 2022 Perşembe

Başlamak Bitirmenin Yarısı Değilmiş...

     Geçtiğimiz sene Şubat ayında başlamıştım Blender çalışmaya, programın open source olduğunu duyunca biraz araştırmış ve yığınla kaynak bulunca hemen atlamıştım. O günden bu güne yüzlerce saatim geçti ekran başında. Hiç bilmediğiniz bir konuda çalışırken süreç ne yazık ki lineer bir biçimde ilerlemiyor, bazen günlerce yaptığınız çok basit bir hata veya girdiğiniz yanlış bir paremetre yüzünden kitlenip kalabiliyorsunuz. Böyle böyle şu anda bulunduğum noktaya kadar geldim, biraz biraz diğer yardımcı programları da öğrenmeye başladığım şu günlerde artık sanki ortaya bir kısa film çıkartmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. İşte işlerin karışmaya başladığı kısım da tam burası, kafama göre bir sahnenin istediğim bölümünü yapıp fırlatmak bayağı kolaydı. İki hafta kadar önce bayağıdır ertelediğim kısa film yapma sürecini artık başlatmaya karar verdim. 

     Elimde herhangi bir senaryo yok ve henüz daha bir senedir bu işle uğraşıyorum. Henüz daha kapının eşiğinde bile değilimdir belki, bu sebeple biraz "kervan yolda düzülür" prensibini uygulayacağım. Film için düşündüğüm süre eğer başarabilirsem en fazla 4-5 dakika, bu sürede hikayenim geçtiği yerde bir şehir turu ve bir de kovalamaca sahnesi yapmayı planlıyorum. Bu zamana kadar çoğunlukla Ian Hubert'in tutorialleri üzerinden çalıştığım için böyle bir tercih yaptım, şu ana kadar tamamladığım kısımda genelde Hyperball filmi esnasında ürettiği şeyler olması sebebiyle böyle bir tercihte bulundum. Pod racer tarzı bir şeyler yapabilirim belki, veya daha önce yaptığım motorlu kovalamacası benzeri bir şeyler de olabilir.

    Filmin yapımını %70-80 oranında şu ana kadarki öğrendiklerimle sınırlamak istiyorum, bunun sebebi bu süreçte sıfırdan yeni bir şeyler öğrenmek için bu aşamada vakit kaybetmemek, Şubat sonuna kadar bu süreci tamamlamayı düşünüyorum, bu sebeple olabildiğince mevcut durumda öğrendiklerimden yararlanacağım.

     Hikayeyi oluştururken bir sürü sınırlamam olacağını biliyordum ancak doğrusu bu kadarını da beklemiyordum, her ne kadar aşama aşama planlı gitmek istesem de şu aşamada bunun olamayacağını anladım, bu sebeple hikaye ve mekan birlikte şekillenecek gibi duruyor. Yapım sürecine başlamadan önce hastası olduğum ve böyle bir filmde referans olarak alabileceğim Blade Runner gibi filmleri oturup tekrardan izledim, sahne sahne durdurup bazen hangi planı ne kadar karede çektiklerine kadar incelemeyi denedim. Bu filmleri tekrardan izlerken aslında kabak gibi gözümün önünde olan ancak bir film yapmaya başlayana kadar hiç umursamadığım iki önemli gerçeğin farkına vardım, filmin geçtiği mekanlar da aslında hikayenin bir parçası, onlar da  hikayeden bağımsız değiller, filmin diline olan etkileri korkunç. Fark ettiğim diğer bir konu da dekoru ne kadar verimli kullandıkları. Ben film boyu kahramanlarımız elli tane sokakta fink atıyor derken meğerse aynı sokağın başı sonu ortasını bir güzel kullanıyorlarmış. Hollywood'da bile işler böyle yürüyorsa ben pekala kendi kısa filmimde bunu uygulayabilirim.

     Senaryo konusunda düşünerek vakit kaybetmektense bir şeyler yapmaya başlamayı uygun buldum ve binalardan başladım işe. Başta tamamen hayali bir şehir kurmak gibi bir düşüncem vardı, kafama göre takılacaktım ancak sonradan içeride çok derinlerde yatan bir düşünce buna engel oldu. Bir dil oluşturmak ve önümüzdeki projelerde anlatacaklarımı bu dili kullanarak anlatmak istediğimi fark ettim. Sahneler biraz insana kendini Karaköy sokaklarında geziyormuş gibi hissettirsin istedim. Sıfırdan bir şeyler üretmeye kalktığımda genellikle izlediğim filmlerden kitaplardan çok fazla etkilendiğimi çok geç anladım. Bu kararımın geri dönüşü nasıl olacak bilmiyorum ancak izleyenlere yaşadıkları şehirlerden çok daha tanıdık gelecek, Türkçe tabelaların, yol işaretlerinin olduğu her gün yürüdüğümüz sokaklarda geçen bir film yapmanın daha doğru olacağını düşündüm. Bu doğrultuda son birkaç haftasonu hep keşif turlarıyla geçti. Bol bol fotoğraf çekip bunları fSpy ile işleyip Blender'da modellemeye hazır hale getiriyorum. Yine Karaköy civarında farklı cephelerinden baktığınızda bambaşka görünen o köhne binalardan yararlandığımı burada belirtmeliyim. Ayrıca yapıların modüler olması da işimi bayağı kolaylaştırdı. Lego gibi ekleye çıkara sanırım sahneleri kurgulayacağım.

     Bu noktada bir konuya daha girmeliyiz sanırım. Filmdeki unsurları modellemek yerine internetten hazır bulabilirdim belki ancak daha önceki projelerde şunu fark ettim(ne kadar da çok şey fark etmişim hiç de gereği yokken); dışardan kullanmak istediğim modeller ne yazık ki çoğu zaman sorunlu oluyor ve üzerinde binlerce poligon barındırıyor, bu durum render alırken ayrı filmi yaparken ayrı yoruyor insanı, bu yüzden bu sefer olabildiğince kendi modellerimi kendim yapacağım. Modellerin kullanılacağı katmanlara göre detay seviyeleri belirleyip zamanı ve ekipmanı daha verimli kullanmayı düşünüyorum.

     Yazıya başlarken aklımdakilerin çoğu şu anda uçtu, aklıma geldikçe yine burada not almaya devam edeceğim. Tek başıma böyle bir projeyi yürütmek çok zor olacak ancak başarabilirsem kendimle bayağı gurur duyacağımı hissediyorum. Ne yazık ki bu yazı hislerle ve tahminlerle dolu bir yazı oldu. Bu projeyi tamamlayabilirsem belki ikinci projemde daha net notlar alırım kim bilir. Notları burada kesip sizi şu ana kadar modellediğim bina taslaklarından oluşturduğum kısa bir videoyla başbaşa bırakıyorum. Sanki şimdiden fena olmayacak gibi duruyor sahneler. Umarım bu projenin bitmiş halini de görürüz buralarda üç ay sonra.



6 Aralık 2022 Salı

Müze Gazhane'den Çizimler-II

     Günün son çizimi de bu tombul velet oldu, ilk defa bir figürün hissiyatını biraz olsun yakaladığımı hissettim çizime bakarken. Daha önceki Gazhane buluşmasında da bu veledi çizmiştim diye hatırlıyorum ancak o zaman nedense pek dikkatimi çekmemişti, sıcak bir yaz günü sıcağın altında güneşe bakan bir figür o kadar ilgi çekici olmayabiliyor. Bu sefer arada bir görünen güneşin altında bizler de biraz üşümenin etkisiyle sürekli güneşi ararken bu gökyüzüne bakan arkadaş biraz anlam kazandı sanırım.

5 Aralık 2022 Pazartesi

Müze Gazhane'den Çizimler

     Her türlü metali yüksek teknoloji ürünü ocaklarda ergitebildiğimiz, sonrasında çılgınlar gibi istediğimiz hassasiyette işleyebildiğimiz şu mesut günlerde hala 1800-1900'lerin metal işçiliğine özeniyor olmam garip mi bilmiyorum. Henüz bilgisayar teknolojilerinin her türlü üretim sürecine dahil olmadığı daha analog teknolojilerin bile emekleme çağı olan o günlerin ürünlerine bakarken onlara sarılmak geliyor içimden. Eski, o dev perçinlerle dolu, bacası dumandan kapkara olmuş, çeliğin o en güzel ürünü devasa zırhlıların siyah-beyaz fotoğraflarını görünce hangimiz kendimizden geçmiyoruz ki? Gazhane'deki bu devasa metal yığınını görünce de benzer şeyler hissettim, çizmezsem çok ayıp olur diye düşündüm ve ardından işe koyuldum Keşke bu endüstriyel müzeciliğimiz biraz gelişmiş olsaydı da bu tesisleri bir bütün halinde koruyabilseydik.

4 Aralık 2022 Pazar

USk İstanbul Müze Gazhane Buluşması

     Büyük ihtimalle 2022'nin son buluşmalarından biri olarak tarihe geçecek olan Gazhane buluşmamızda artı kışın geldiğini gerçek manada hissettik, her seferinde evden çıkarken acaba eldiven de alsam mı diye düşünür buluşmada hava açınca iyi ki de almamışım diyerek ne kadar da doğru bir şey yapmışım diye düşünür kendimle gurur duyardım, bu buluşmada yine aynı şeyler yaşanır diye düşünürken bu sefer yüreklerimizi ısıtan güneş sahneyi rüzgara ve koyu renkli bulutlara bıraktı. Yine de her zamanki gibi şanslı olduğumuzu düşünüyorum, yağışlı bir haftanın giriş yaptığı böyle bir dönemde çok ıslanmadan günü tamamlayabildik. Benim de son zamanlardaki en verimli buluşmalarımdan biri daha gerçekleşmiş oldu, yine bir güne üç çizim sığdırdım.



5 Kasım 2022 Cumartesi

Atatürk Arboretumu Buluşması

 

     Bu aralar sürekli arazide olduğum için iki hafta önceki buluşma postunun başına ancak oturabildim. İstanbul'un ormanlarını ilk defa gördüğüm zaman bayağı şaşırmıştım. Ege'de alıştığımız bitki örtüsü çok daha kuru, kısa boylu, haliyle normal olarak ormanların çoğu da çam ormanı. Yazın özellikle sıcak havalarda ormanların içi de dışarısı gibi sıcak oluyor. Bu taraflarda daha geniş yapraklı ağaçlar sağ olsun yaz günü orman içinde üşüme ihtimaliniz bile var, hatta orman içlerinde bazen neredeyse aydınlanma seviyesi karanlığa kadar düşebiliyor. Zemin sürekli yeşil. Bu ormanları umarım önümüzdeki yıllarda korumayı becerebiliriz.



4 Kasım 2022 Cuma

Blender'da Takip Kamerası Denemesi

    Ne zamandır Blender'dan bahsetmiyorduk, hazır yeni bir şey öğrenmişken paylaşayım dedim. Bu sefer takip kamerası üzerinde çalıştım. Önceden birkaç farklı kısa sahne düşünmüş ama takip esnasında kameranın hızını bir türlü tutturamamıştım. Hızını tutturduğum zamanlarda ise geçişler bir türlü içime sinmemişti, kamera sahne içinde akıyor gibi değil de tutuk tutuk hiç de göze doğal görünmeyen bir biçimde hareket ediyordu. Bu çalışma esnasında böyle sahnelerde işimi kolaylaştıracak küçük birkaç şey öğrendim.

    Yaptığım ilk hata işin en başında direkt hareket halindeki kameraya timeline üzerinde belli zaman dilimlerine keyframe atayarak hareket ettirmemmiş. Böyle olunca kamera sahne içinde doğal olmayan mantıksız bir düzensizlik içerisinde ilerliyor ve bazı periyotlarda yüksek hız sebebiyle her yer görünmeyecek derecede bulanık olabiliyordu. Bunu usta Ian Hubert şu şekilde çözmeyi salık veriyor: ilk ve son kareye daha en başta keyframe atayın. Yani kameranın sahne girişindeki ve çıkışındaki yerini önden işaretleyin, bunu yaptıktan sonra graph editor üzerinde hareketin parabolik değil lineer olmasını sağlayın. Bu sayede sahne boyunca kamera düzenli bir biçimde akacaktır.

     Bağıl hız sadece fizik derslerinde değil burada da işe bayağı yarıyor. Bazen sadece zemini hareket ettirmek bile sahneye korkunç hız katabiliyor. Böyle bir sahnede eğer ihtiyacımız yüksek hız ihtiyacıysa elimizdeki her olanağı kullanmakta yarar var.

     Odak uzaklığı da korkun derecede hız etkisini güçlendiren etkenlerden, eğer odak mesafesi hareket eden objeye çok yakın olursa algılanan hareket hissinin miktarında dramatik bir azalma olabiliyor, bunun yanında daha uzak, geniş bir alana bakan kameralarla hareket hissi daha etkili bir biçimde yakalanabiliyor. Bunun yanında kameranın hareket eden objelerle arasındaki mesafe, hareketi konumuna olan yüksekliği de aynı derecede etkili, kamera yere ne kadar yakın konumlanırsa o kadar hız etkisi de artacaktır. 

     Yaptığım her işte Blade Runner sevdamı göstermezsem olmaz, bu sebeple biraz ışıklarla oynadım, biraz kullandığım HDRI'ın renkleriyle oynadım ve kameram zemine yakın olduğu için biraz zeminin de yansıtıcılığını kullanmak istedim. İşin aslı başta sadece küp bloklarla kamera takibi denemsi yapacaktım ama sonradan bir ücretsiz bir motosiklet modeli bulmam ve ona biraz aydınlatma katmamla iş çığırından çıktı. Neyse zeminde kullandığım node dizilimi de şu şekilde, biraz bump map, biraz noise texture derken istediğim yüzey yansımalarını elde ettim.

Eskiden Blender'da oluşturduğum videoya direkt yine Blender'da ses ekler paylaşırdım. Artık araya mucizevi bir program daha girdi; DaVinci Resolve. Bu muhteşem program renklerle oynamayı inanılmaz kolaylaştırıyor, ses ekleme kısmında daha rahat editleme yapabiliyorum, Resolve yardımıyla sahneyi renklendirip biraz Chromatic Aberation da ekleyince video bayağı hoşuma gitti doğrusu. Keşke bu zamana kadar yaptığım çalışmaları doğru düzgün bir senaryo çerçevesinde yapsaymışım, yavaş yavaş üç beş dakikalık bir kısa film çıkarmış. 


3 Kasım 2022 Perşembe

P.05'te Çizim

     İnsan uzun süre arazide tek başına kalınca yeterince derine gömmediği konular birer birer yüzeye çıkabiliyor. Her türlü kuruntu, gereksiz bir sürü endişe, bir önceki hafta yapmayı unuttuğum saçma sapan işler. Bu zorlu düşünme parkurunu aştıktan sonraki dinginliğe ulaşabildiğim takdirde o gün araziden hayatın sırrını çözmüş bilge gibi dönüyorum, aksi halde ise durum bayağı feci oluyor. Bazı günler bu savaşı vermeye üşeniyorum veya zihinsel olarak yeterince kendimi güçlü hissedemiyorum, böyle günlerde bir defter ve bir kalem fevkalade kullanışlı oluyor. Özellikle böyle altınızda sonsuza doğru alabildiğine uzanan bir ova varsa.

14 Ekim 2022 Cuma

Rodos Çizimleri-X/Mehmet Ağa Camii(19.09.2022)

 

     Bilmiyorum bu konuda siz ne düşünürsünüz fakat bence Osmanlı tarafından yapılan camiiler arasında Edirne ve Edirne sınırı sonrası camiileri sınırın gerisindekilere göre çok daha güzeller. Bu taraflarda sürekli daha büyüğünü yapacağız derdine düşüp koca koca yapılarla uğraşmışlar, onların da kendi içlerinde taşıdığı değerleri anlamakla birlikte Balkanlarda topografyaya daha iyi uyum sağlayan, küçücük sanki manzaranın bir parçasıymış izlenimi veren camiilerin çok daha güzel olduğunu düşünüyorum. Her küçük yerleşim yerinin temasına uygun çeşitli formlarda dini yapılar bende çok daha fazla heyecan uyandırıyor. Mehmet Ağa Camii'de biraz böyle hissettirdi bana. Camii üzerinde bulunduğu caddeye paralel değil, tahmini 45 dereceli bir açıyla yerleştirilmiş, hal böyle olunca geriden baktığınızda sokakta yürüyen insanların, soldaki ağaçlar ve caddenin etrafındaki binalarla çerçevelenmiş gibi duruyor. Bu etkiyi deftere de taşımak istedim, bu isteğimde ne derece başarılı oldum bilmiyorum ancak sevdiğim bir çalışma oldu.

13 Ekim 2022 Perşembe

Rodos Çizimleri IX-St. Francis of Assisi Catholic Church(20.09.2022)

 

     Nedense Rodos çizimlerime bakınca sürekli kilise çizmiş gibi hissediyorum. Sebebini henüz ben de anlamış değilim ancak bu binanın kapalı olması son derece üzücü oldu. Sonradan kilisenin fotoğraflarına bakarken resimle alakalı yapmış olduğum bir hatayı da fark ettim. Aslında sağdaki açık yeşil ağacın arkasında da normal şartlar altında bir adet pencere varmış, ne yazık ki ben ağaçtan görememişim, perspektifi de oturtamayınca haliyle orası boş kalmış, gördüğünüz gibi sokakta çizim yapmaya çalışmak insanı böyle garip sorunlarla da uğraştırıyor.

12 Ekim 2022 Çarşamba

Rodos Çizimleri VIII-ΔΙΚΑΣΓΗΡΙΟ ΠΕΙΡΑΤΘΝ(17.09.2022)

 

     Gezide en sevdiğim resimlerden birisi de bu oldu, her ne kadar bir elin parmak sayısının iki katı kadar resim çizmiş olsam da. Burası mevcut durumda alt katındaThe Cellar of Knights isimli şarap evini barındırıyor, üst katı ne olarak kullanılıyor bilmiyorum. Nedense bina tarihini dükkana sormak aklıma gelmedi hiç, biraz da kalabalıktı ama resmi çizdikten sonra gitsem belki mekan sahibinin hoşuna bile gidebilirdi. Çizim yaparken amcanı biri kendi diliyle karışık bir şeyler anlatmaya çalıştı ama başaramadı, sonradan deftere yazmasını istedim, sol üstteki satırları yazı, sonrasında araştırınca binanın bir zamanlar Aziz John Şövalyeleri'ne ait bir ticaret mahkemesi olduğu bilgisine ulaştım. Nedense Rodos'ta sokakta çizim yapana pek rastlamadım, yerel bir USk grubu da yok araştırdığım kadarıyla, oysa çizerler için deli gibi malzeme var. 

11 Ekim 2022 Salı

Rodos Çizimleri-VII/The Church of Evangelismos(19.09.2022)

     Rodos'un nispeten yeni yapılarından birisi Evangelismos Kilisesi, kilise önünde tatlı küçük bir meydan ve meydan ortasında da ilginç bir fışkiye vardı. Yapının her bölümü ayrı güzeldi, yine burada farklı birçok çizim planı yapmış olsam da ne yazık ki tek çizimle kalakaldım. Tez vakitte ne kadar detay çizsem o kadar iyi diye düşündüm ve havuz, kule ve binayı aynı karede yakalamak için olabildiğince tatsız bir yerde bu çizimi yapmak durumunda kaldım. İnsanlar bu çocuk ne yapıyor acaba diye düşünürlerken resmi tamamladım. İki büklüm bu hallere USk İstanbul'un her çizeri alışkın olsa da bilmeyenler için biraz şaşırtıcı olabiliyor.

10 Ekim 2022 Pazartesi

Rodos Çizimleri-VI/Church of the Virgin of the Burgh-2(17.09.2022)

     Bir önceki çizdiğim sahnenin hemen karşısında bu duvar vardı, meydana açılan asimetrik pencerelere dayanmadım. Asimetrik pencereleri keşke daha fazla kullansak. Bu pencerelerin arkasındaki odalar büyük ihtimalle bir zamanlar kilise yapısına dahil olan bölümlerdi, sonrasında herhalde kilise yıkılınca vatandaş bu bölümleri bari kullanalım demiş olabilir. İlk resmi bitirdikten sonra halen daha biraz vaktimin kaldığını fark edince hemen bu pencerelerden tarafa doğru döndüm, önceki resim biraz yorunca bunu tek sayfaya kısmi olarak çizdim. Böyle açık renkli taş yapılarla çizim esnasında başa çıkmak hayli zor, taşlar bu kadar açık renkli olunca tarama esnasında ne yaparsam yapayım sonuç tatsız oluyor. Yine de bu sahneyi kayıt altına almak güzeldi, umarım bir sonraki seferde biraz daha vaktim olur.

9 Ekim 2022 Pazar

Rodos Çizimleri-V/Church of the Virgin of the Burgh(17.09.2022)


     Çizim yapamadığım takdirde en çok üzüleceğimi hissettiğim mekanlardan birisi de bu Latin Kilisesi binasıydı. Gotik yapılar yıkılıp dökülürken bile güzel muhteşem duruyor. Lars von Trier'in bir filminde çürümeyle alakalı bir bölümün prologunda Nazi'lerin yaptığı eserlerin zamanla yok olurken kontrollü biçimde deforme olmalarını sağlamak için bazı bölümleri bilinçli olarak zayıf yaptıklarını ve böylelikle binanın yıkılırken bile güzel görünmesini sağlamaya çalıştıklarına ilişkin bir bölüm vardı. Bu bina aklıma o sahneyi getirdi. Biraz önce araştırırken de yine binanın II. Dünya Savaşı esnasında bu hale geldiğini okunuş bulundum. WWII'nin dünya kültür mirasında açtığı yaralar sonsuza dek kapanmayacak, insanoğlunun kültürel tarihinde böylesine büyük bir gedik açan başka olay var mıdır acaba?


6 Ekim 2022 Perşembe

Rodos Çizimleri - IV/Villa Kleobolus(Lawrence G. Durrel House)

 

     İnsanlar neden kendilerine böyle efsane evler yapmayı bıraktılar anlamak çok güç. Adada en sevdiğim yapılardan biri bu sade ev oldu, bu kadar küçük bir yapıda bu kadar sade bir geometriyle böylesine şık bir ev tasarlayabilmek mucize gibi.  Bina hakkında etrafta bir şeyler bulabilir miyim diye bakarken üzerindeki kitabede Lawrence G. Durrel'in 1945-47 yılları arasında bu evde yaşadığına dair bir bilgiye rastladım, abiyi kıskanmamak elde değil. Belki önümüzdeki günlerde okuma listeme Durrel'den de birkaç kitap ekleyebilirim. Eğlenceli bir çizim süreci olacağını düşünerek kayda da başladım ancak çizim videosu yapmak düşündüğümden çok daha zor bir süreçmiş. Adım adım her videoda yeni yeni şeyler öğreniyorum, bu sefer planları biraz daha kısa tutmaya gayret ettim, gereksiz detaylardan arındırdım. Rastgele yolda yürürken ne çizeceğini bilmiyor olmak kayıt sürecini planlamayı da güçleştiriyor ancak zamanla bunun için de bir yöntem geliştireceğime inanıyorum.



5 Ekim 2022 Çarşamba

Rodos Çizimleri - III/Commercial Harbor(17.09.2022)

     Bahar aylarında renkleri tutturmak her daim benim için çile olmuştur, hele bir de böyle yukarıda güneşin deli gibi kavurduğu, ışıktan her yerin deli gibi parladığı bir yerde. Limanın yanındaki bu tekne tamirhanesini çizmeye başladığımda bayağı umutluydum ancak boyama aşamasına geçince maviler umutlarımın hızlıca yıkılmasına neden oldu. Çizerken biraz kayıt da almıştım belki sakin bir zaman diliminde fırsat bulursam kayıtları düzenler kanala koyarım.

     Rodos'un en güzel yanı adada bulunan bütün sahillerin ücretsiz plaj olmasıydı, her an istediğiniz noktada denize girebiliyorsunuz. Ne yazık ki herkes bizim kadar akıllı değil, oysa koy oraya üç beş tane at hırsızı, çevir etrafını dikenliyle çatır çatır çalışsın. Yok halk plajıymış bilmem neymiş, onca sahil şeridi böyle böyle heba oluyor.


4 Ekim 2022 Salı

Rodos Çizimleri-II/Yeşil Marmaris Ferries


     Deniz taşıtları yolculuk esnasında çizim yapmak için birebir, hem rahat ve diğer taşıtlara nispeten genişler, hem de hız bakımından diğer taşıt türlerinden geride kaldıkları için insana biraz daha zaman tanıyabiliyorlar. Gemiden inerken resmin tüm işi hemen hemen bitmişti, hem de sere serpe çalışmama rağmen.


3 Ekim 2022 Pazartesi

Rodos Çizimleri - I/Marmaris, Simes Sahili (15.09.2022)

     Nedense işe başladığım ilk günden beri yıllık izin aldıktan sonra bedelini her zaman çok ağır ödüyorum, bu sefer de yine farklı bir durum yaşanmadı. Yapmış olduğumuz Rodos gezisi sonrası öyle bir iş yüküyle onurlandırıldım ki son iki haftayı hatırlamıyorum bile. İşler henüz bitmiş olmasa da çizimleri en azından tarayacak fırsatı buldum ve artık yavaş yavaş paylaşabileceğim gibi duruyor.

     Bu seneyi genel olarak sevemedim, pandemide sakin sakin kendi halimde takılırken bu birden ekstra sosyalleşme dönemi çok bunaltıcı oldu benim için. Sene boyu yoğun iş temposu, bir düzine belirsizlik bayağı can sıkıcıydı. Üstüne bir de sosyal sorumluluklar falan derken zaten iş iyice çığırından çıktı. Bu sebeple ruh hali olarak parmağımı bile kıpırdatacak enerjiyi bulamadığım bir zamanda bu turu gerçekleştirmiş olmak benim için biraz kötü oldu. Delicesine çizebileceğim bir ortamdan sanırım toplamda beş günde on resimle döndüm, çizemediğim her sahne içimde kaldı. 

     Yine uzunca bir girişten sonra ilk resmimizden bahsedebiliriz, ilk resim Marmaris'te gemiyi beklerken çizmiş olduğum resim. Her ne kadar iskeleye yakın olsak da gümrükte işlerin ne kadar süreceğini kestiremediğim için aceleyle deftere bir şeyler karaladım. Çam ormanlarının kokusunu gerçekten özlemişim, çizerken sırf bu yüzden bile biraz daha vaktim olsun isterdim.



28 Eylül 2022 Çarşamba

USk İstanbul Çizgi Festivali Buluşması

     Rodos resimleri gelmeden hemen son USk buluşmamızda yapmış olduğum çizimi sizlerle paylaşmak istedim. Her ne kadar memlekete döneli bir haftaya yakın süre geçmiş olsa da işten izin almış olmanın bedelini biraz ağır ödüyorum. Bu sebeple umarım yakın zamanda resimleri tarar veya uygun şekilde fotoğraflayıp paylaşabilirim. O esnada buraları boş bırakmamak adına son buluşmamızda yaptığım çizimi bir o günün anısına buraya bırakıyorum. 


7 Eylül 2022 Çarşamba

Aya Mina Rum Ortodoks Kilisesi

    Geçtiğimiz hafta sonu sinir bozucu bir aydınlanma yaşadım, size biraz bundan bahsetmek istiyorum. İşin doğrusu benim hafta sonuna kadar fark etmediğim şey her zaman gözümün önüneydi ancak anlamam yine her zaman olduğu gibi biraz uzun sürdü. Birkaç defa farklı kiliselerde çizim yapmak istedik, resmi ziyarete açık olanlarda dışarıda çizmek sorun olmasa da bazı ziyarete kapalı kiliselerde ne yazık ki çizim yapamadık. İzin almak için yetkililerle konuştuğumuzda bizi Patrikhane'ye yönlendirdiler, kilise bahçesi içinde bile çizim yapabilmek için izin almak gerekiyormuş, haklı olarak ülkede yaşanan bazı can sıkıcı örneklerin tekrar yaşanmaması için bu şekilde önlem aldıklarını söylediler. Hafta sonu Samatya'da yine bir deneme yaptım ve bir kilise girişinde yetkiliye önce kendimizi tanıtıp sonrasında içeride çizim yapabilir miyiz diye sordum, yine Patrikhane'ye yönlendirdi bizi. Daha önce bize ve ülkemize zarar verdi bu saldırılar diye de ekledi. Geçmişte yaşanılanları elbette bilmiyor değilim, hatta bu yazıyı yazdığım tarihlerde geçmişte yaşanılan saçmalıkları da unutmuş değilim ancak bu bürokrasi duvarının kimin yararına olduğunu doğrusu çok merak ediyorum. Ülkede ne yazık ki A'dan Z'ye tüm kurum kuruluşlarda, tüm topluluklarda, her kesimde sorunlarla mücadele etme biçimi hemen hemen aynı, en eğitimlisinden en cahiline kadar tek bir metot var ve o da "Ağrıyan kolu kes!".  

    Dronlar bu derece yaygınlaşmaya başladığı günlerden bu yana ilgi alanım içerisindeler, hatta geçtiğimiz yıllarda büyük bir merakla gidip bir dron aldım, mevzuat gereği rahat uçuş yapabilmek adına dronun kalkış ağırlığını 500 gramın altında olmasına dikkat ettim. Sonra uçuş yapmak için kuralları biraz araştırınca benzer bir duruma şahit oldum. Birkaç hıyar kız yurdu kenarında veya havalimanı yakınında uçuş yaptığı için sivil havacılık kurumu dron uçuşlarını neredeyse tamamen yasaklamış. Orada da yine koca bir bürokrasi duvarı var. Onbeş dakikalık uçuş için neredeyse bölgedeki tüm kurumlardan onay alınmasını dahil eden bir izin sürecine girmek gerekiyor. Daha böyle bir sürü örnek yazabilirim, sorunlarla baş etme yöntemi ne yazık ki bu ülkede her kesimde aynı. Artık pes ettiğimi itiraf ediyorum, zaten gündelik hayatın içerisinde bir sürü sorunla boğuşurken bir de bürokrasi dehlizlerinde kaybolmak istemiyorum, benden bu kadar. 

6 Eylül 2022 Salı

Samatya Aya Yorgi Rum Ortodoks Kilisesi

     Yeni defterime kavuşunca haliyle delicesine doldurmak istedim sayfaları, gördüğüm her sahneyi çizmemek için kendimi zor tuttum. Çizdiğim sahne yapısal olarak pek sevdiğim türden bir sahne olmasa da defterin o kısmını boş bırakmaya gönlüm elvermedi, hazır Samatya'ya kadar gelmişken olabildiğince anı depolamak daha mantıklı geldi. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir nostaljiyi de suluboya setimle yaşadım, bayağıdır kullanmamıştım bu paleti, oysa Urban Skething'e beni başlatan set bu setti. Başlarda biraz mahcubiyetle yaklaşıyor olsam da çabuk kaynaştık tekrardan, ara ara bu seti kullanmam gerektiğini böylelikle tekrardan hatırladım.



5 Eylül 2022 Pazartesi

USk İstanbul Samatya Buluşması

 

     Eylül ayının bayağı seveni olsa da benim için pek iç açıcı bir zaman dilimi sayılmaz, nedense benim için senenin en kasvetli zamanları. Her yaz bitiminde Temmuz gibi ortalıktan kaybolmak istiyorum, sıcak seven biri olarak yazın bitimini kederle karşılamaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Hal böyle olunca Eylül başında böyle bir buluşma iyi geldi doğrusu. Bu buluşmada mekanımız Samatya sokaklarıydı, mahalle ortamını görünce gözümde çocukluğum canlandı. Bu buluşmada sonunda favori defterime tekrardan dönüş yaptım, onun da detaylı incelemesini yaparım belki bir ara.



28 Ağustos 2022 Pazar

Inverse Kinematics ve Bone Constraints Belası - II


     Bu bölümde hazırlamış olduğum iki adet Rig sistemi içerisinde kullandığım Bone Constraint özelliklerinden bahsedeceğim. Bir tanesi standart bir masa lambası, öteki ise Ian Hubert tutoriallerinden oluşturduğum yukarıdaki tren teker-piston sistemi, ikisinin de eğer incelemek isterseniz diye Blend dosyalarını aşağıya bırakıyorum. Birazdan bahsedeceklerim aşama aşama bu sistemlerin nasıl oluşturulduğu olmayacak, zaten temelde hepsi de Inverse Kinematics'le oluşturduğumuz şeyler, bu yazıda daha piston gibi alt sistemlerde neler hangi özelliklere başvurabileceğimize dair küçük notlar olacak.

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Sadabad Camii Çizimi ve GoPro Hero Ön İncelemesi


    Birkaç post önce hatırlarsanız çizerken video çekme denemeleri yapmak istediğimden bahsetmiştim. Cuma günü iş çıkışı bayağıdır listemde yer işgal eden çizim lokasyonlarından biri olan Sadabad Camii'ne doğru yola çıktım. Zaman zaman kokudan yanına yaklaşamayacağınız bir dere kenarında bile olsa bana hala İstanbul'un bir zamanlar ne kadar güzel bir yer olduğunu hatırlatmaya yetiyor, ancak aynı zamanda birkaç yüzyıl önce cennetten bir köşe olan bu dere kenarlarını nasıl bu kadar zamanda, bu kadar saçma sapan bir yere çevirebildiğimiz sorularını da beraberinde getiriyor. 

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Blender 3D Rigging Notları(Inverse Kinematics'e Giriş)


     Sonunda o gün geldi çattı, ne yazık ki bu sınırlarda pek dolaşmak istemesem de kader ensemden yakaladığı gibi bu topraklara fırlattı beni. Konumuz Rigging, deli gibi tutorial izleyip onları tekrardan yapıp notlar hazırladım, bu kısımdaki bilgiler daha kapının eşiğiyle bile ifade edilemeyecek türden olsa da benim bayağı işime yaradı, konuyu uzatmadan notlara başlıyorum.

***Not: Bir kez daha hatırlatmakta fayda var, bu yazılarda kullandığım obje isimlerinin her ne kadar dilimizde Türkçe karşılığı olsa da kelimeleri programda kullanıldığı haliyle yazıyorum notlara, aksi takdirde üzerinden zaman geçince notlara bakarken daha hızlı aradığımı bulabilmem zorlaşıyor.

23 Ağustos 2022 Salı

Envanterin Yeni Yıldızı: GoPro 3

     Bildiğiniz üzere birkaç ay önce bilgisayarımı değiştirdim, eski bilgisayarımla ne kadar mutlu olsam da bazı şeyleri yapmama izin vermiyordu. Özellikle görüntü düzenleme işlerine hiç yanaşmıyordu, bu durumda ne kadar istesem de bu tür içerikler üretemiyordum. PC yenilenince yavaş yavaş o tarafa da bakmaya başladım tekrardan, ne zamandır almak istediğim GoPro kameralardan bir tane edindim. Yeni bir alanda çalışmak istediğimde genelde o alanda orta seviye olarak kullanılan ekipmanları tercih ediyorum çünkü çoğu durumda en iyi olduğu varsayılan ürün aslında en çok övülen ürün olmuyor. Bu konuda da aynı şekilde hareket ettim, yeni jenerasyon GoPro'lar yerine Hero 3 modelinden yana tavır aldım. Doğrusu başta gönlüm Sony'nin aksiyon kameralarından yanaydı ancak GoPro, Protune farkıyla öne geçti. İlk denemeyi bisiklet turunda yapmış olsam da asıl amacım çizim yaparken bir şeyler çekebilmek. Son yıllarda aynalı aynasız bin türlü çılgın makine çıksa da ben kompaktlık konusundaki takıntımdan kurtulamıyorum, koca koca lensli makinalara bir türlü ısınamıyorum yer probleminden, her daim çantada ağırlık etmeden taşınabilir ürünleri seviyorum. 

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Iohan Gueorguiev'in Anısına...

     Youtube her ne kadar çoğu insan için çöp içeriklerle dolu bir platform olarak görülse de benim için hep güzel bir yerdi. Dünyanın herhangi bir noktasında asla denk gelme imkanım olmayan bir sürü insanla tanışma, buluşma mekanım oldu hep, bir sürü şeyi uzmanından öğrenmemi sağladı, saçma sapan insanlara ihtiyaç duymadan yeni yeni hobiler edindim. Bir ara oturup derli toplu bu insanları belki bir gün birilerinin işine yarar düşüncesiyle toparlamak istiyorum ancak bu başka bir zamana kalmak durumunda. Bugün sadece de o insanlardan birinden bahsedeceğim. 

   Bahsimize konu olacak kişi Iohan Gueorguiev, soyadını yazmakta her zaman zorlanıyorum. Kendisini 2018 yılında yine tesadüfen Youtube'da gezerken bulmuştum. Kapalı bir kış günü önüme Alaska videoları düştü. Hikayesini merak edip biraz kanalda gezinince bisikletle Amerika'nın en kuzeyinden başlayıp Arjantin'e kadar inmeyi planladığını öğrendim. O ara aralıksız videolarını izledim, bu esnada bir miktar da gaza gelip birkaç uzun tura da çıktığımı reddedemeyeceğim. Kuzey'in o acımasız kışında verdiği mücadeleyi görüp gaza gelmemek ne mümkün.

    Ne yazık ki Iohan'ı kaybettik, geçtiğimiz sene Eylül ayında Twitter'da çok alakasız bir şekilde vefat haberine denk geldim, intihardan falan bahsedilince inanamadım. Kontrol etmek istesem de kaynak bulamadım, ertesi gün ancak doğru dürüst bilgiler edinebildim. Meğersem Iohan 19 Ağustos'ta intihar etmiş, uzun süredir uyku apnesi kaynaklı uykusuzluk problemleri yaşıyormuş, ölümünü bu sebebe bağlıyorlar, zaten başka da bir şey yazılmadı konuyla alakalı. Tek başına kaldığı evinde günler sonra ölü bulunmuş. İnsan bir sürü plan yaparken de böyle işlere kalkışabiliyormuş demek ki. Bu sene vefat yıldönümünde küçük de olsa bir şeyler yapmak istedim, en sevdiğim İstanbul rotasında bir sonraki postta paylaşacağım turu yapmaya karar verdim. Bu güne dair defterde de bir şeyler kalsın  diye kısa bir eskiz yaptım vapurda. Eğer göz atmak isterseniz Iohan'ın sitesini ve Youtube kanalını aşağıya bırakıyorum.

Iohan Gueorguiev'in Youtube kanalı

Bike Wanderer Websitesi

Phill Tippett's MAD GOD Üzerine

    Nedense başlı başına Stop-Motion'a Amerikan sineması çoğunlukla çocuk filmlerinde  yer veriyor, burada kastettiğim şey CGI öncesi zamanda filmlerde kullanılan efektlerden ziyade baştan sonra Stop-Motion ile yapılan filmler. Aslında belki sadece Stop-Motion'a değil çizgi film veya animasyon tekniklerini de Hollywood neredeyse hep bu şekilde kullanmış. Çoğu zaman animelerde gördüğümüz yetişkin içeriği spektrumu ne yazık ki Amerikan çizgi filmlerinde veya animasyonlarında yok. Düşüncelerimi doğru anlatabildim mi bilmiyorum ama bugün size Mad God filminden bahsedeceğim.

14 Ağustos 2022 Pazar

Blender'da ilk Fizik Simülasyonu

    Ne kadar kaçmaya çalışsam da sonunda yolum işin fizik simülasyonları kısmına düştü. 3D'de tam bir şeyler öğreniyorum derken öyle şeyler çıkıyor ki insanın karşısına o bir anlık çok şey öğrenmişsiniz hissini tokat gibi suratınızın ortasına savurabiliyor, en azından benim tecrübem böyle. Hala Ian Hubert'in tutorialleri üzerinden devam ediyorum. Son bir buçuk haftada o kadar basit sorunlar beni o kadar çok oyaladı ki buraya bazı notlar eklemenin iyi olacağını düşündüm. Yanımda sürekli defter taşımaktansa telefondan blogu açmak daha kolay geldiği için blogda tutuyorum notlarımı, belki birilerinin de işine yarar. Şimdi bu videoyu hazırlarken aşama aşama yaptıklarıma geçiyorum.

8 Ağustos 2022 Pazartesi

Heybeli Ada, Elektrik Panosu

 


     Bazı sokak objeleri insana yerinden dolayı ne kadar memnuniyetsiz olduğunu hissettirebiliyor. Bazı rögar kapaklarının ağız kısmı tam oturmuyor, ızgara yol seviyesinden yukarıda olabiliyor veya daracık kaldırımdaki aydınlatma direği her an düşecekmiş gibi size bakabiliyor. Bu elektrik panosunu üşendiğim veya kolaya kaçtığım için çizdiğimi düşünürseniz açıkçası ilk aşamada sizleri suçlayamam ancak aramızın biraz limoni olmayacağının garantisini de veremem. Panoyu asıl çizme sebebim bulunduğu yerde son derece huzurlu ve sakin görünmesiydi. Üstünde incir yaprakları, yanlarında sarmaşıklar ve çevresinde küçük otlarla gayet memnundu halinden. Ne kadar zamandır orada olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok ancak nedense kendime biraz yakın hissettim.

7 Ağustos 2022 Pazar

USk İstanbul Heybeliada Buluşması

 

     USk İstanbul'u ilk kurduğumuz günden bu yana Adalar'da buluşma yapmak istiyor ancak buna bayağı bir üşeniyorduk. Bir anlık gaza geliş sonrası yapalım artık dedik ve açıkçası ben pek de katılımın olmayacağı bir buluşma beklentisi içerisindeydim. Derken buluşma günü 14 cesur insanla birlikte gemideydik. Hatırlayamadığım kadar uzun bir süre sonra ilk defa bir buluşmada üç resim çizebildim. Blogda son günlerde yaşadığımız bombardımanın da sebebi işte budur. Bir itirafında vakti gelmiş gibi duruyor şu anda, adada ada temalı resimler çizmek isterken adayla zerre alakası olmayan resimler yapıp geldim. Aşağıda göreceğiniz resimde de hemen hemen ülkenin here yanında benzerini görebileceğiniz bu binaları çizdim. Bir de sonraki postta paylaşacağım bir elektrik panosu var. 

     Bu buluşmanın ilginç yanı ilk defa bir blog okuyucusuyla denk gelmem oldu, bir kişi de bir kişidir. Yazılı kısımlara kimse bakmıyor diye rahat rahat atıp tutuyordum, Suzan Hanım sizin blogunuzu takip ediyorum dediğinde ne kadar utandım anlatamam. Kim bilir ne rezilliklere şahit oldu. 



6 Ağustos 2022 Cumartesi

Şantiye Öncesi

 

     Art arda post paylaşınca kendimi albümünü gösteren yaşlı amcalar gibi hissediyorum, bu resmi paylaşmakla paylaşmamak arasında gidip gelirken düşüncelerim bir şekilde onlara biraz kulak tıkadım ve bu da sonuçta bir anıdır deyip paylaşmanın daha doğru olduğu sonucuna vardım. Sanırım baharın ilk günlerindeydi Gülhane buluşmamız, o zaman bu resmi çizdiğimiz Sarayburnu'nda göz kanatan şantiye konteynerleri ve çitleri yoktu.

5 Ağustos 2022 Cuma

Nora Restoran Çizimi

 

     Yol kenarlarında köpük türevi, strafor gibi malzemelerle dekore edilmiş, terkedilmiş görünümü veren lokanta, restoran veya otel binalarına bayılıyorum. Yollarımızın kenarında böyle bir sürü uğrayanı olmayan meşhur köfteci, bilmem ne kebapçısı var. Bu tür yapıları ilk yapıldıkları haliyle pek sevmiyorum, ben daha çok bu hafif malzemelerin zamanla oluşturduğu eskimiş görüntüyü seviyorum. En kötü eskiyen binalar genelde bu tarz dekore edilmiş binalar oluyor, öyle yığma taş binalar gibi anlı şanlı eskiyemiyorlar. Saçma sapan yırtılmalar, muz kabuğu gibi yapıdan soyulmalar, içerden yalıtım malzemelerinin fışkırdığı yarıklar şeklinde gerçekleşiyor çoğu zaman bu eskime. Benim yıllar geçtikçe eskiyip sonunda parçalanarak çöpü boylayan strafor diorama zeminlerinden beter oluyorlar. Şile yolu üzerinde Ömerli civarında çizdiğim bu binayı yeni sayabiliriz aslında şu anda, belki yıllar sonra iyice eskidiğinde o görüntüyü de kağıda döker ve ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim bir gün.

4 Ağustos 2022 Perşembe

Fenerbahçe Buluşmasından Bir Resim Daha


     Bu aralar şanslısınız çok fazla resim olduğu için çene çalamıyorum, bir de bir sürü şey olsa da aklımda yazana kadar uçup gidiyor. Arada not alsam sonradan kullanmak için güzel olabilir aslında ancak bunun için biraz daha az üşenmek gerekiyor. Neyse şimdilik çenemi kapatıyor ve geçen Fenerbahçe Buluşması'nda yapmış olduğum ikinci resimle sizi baş başa bırakıyorum.

3 Ağustos 2022 Çarşamba

Fenerbahçe Parkı buluşması

 

     Bu ara bayağı çizim birikti nasıl olduysa, son buluşmalarda kötü de olsa çizim yapmak için uğraşıyorum. Bunları bugün paylaşırım yarın paylaşırım derken de çarpıntı yapmaya yetecek kadar resim birikmiş. Nedense geride bir şeyler bırakınca fiziksel olarak da kötü oluyorum, çok geçmeden çarpıntı başlıyor. Bazen zar zor hatırlamadığım şeyler bile mahvetmeye yetiyor, oturup düşünüp geriye dönük o sorunu halletmem gerekiyor.

     Konuyu daha fazla uzatmadan konuya gelelim. Bu buluşmamız iki hafta önceydi aslında, Fenerbahçe parkında gerçekleştirmiştik. Oskarnello'nun Matzerath'ın mezarı başında kendi kendini sorgulaması gibi ben de boş defter karşısında "çizmeli miyim? çizmemeli miyim?" diye kendimi sorguladıktan sonra elime defteri kalemi alıp yaptığım bir buluşma oldu bayağı bir aradan sonra. Bir değil iki tane resim çizdim.

2 Ağustos 2022 Salı

Bazı Türlerle Garip Yakınlaşmalar...


     Kuşlara dinozorları düşünmeden bakamıyorum, hele de böylesi iri sayılabilecek kuşlara. Geçtiğimiz hafta Heybeliada'da gerçekleştirdiğimiz buluşmada Ruhban Okulu'nun bahçesinde bu arkadaş vardı. Ne yapacağını görmek için elimdeki yer fıstığından bir parça uzattım ve hemen atladığını gözlemledim, sonrasında hayvanı çizebilmek için beslemeye devam ettim. Bir yerden sonra görevi çizer bir arkadaşım devraldı ve kuşu çizene kadar oyaladı. 

     Hayvan elimdeki fıstığı almak için her gaga vuruşunda damarlarında hala çağlar öncesinden de olsa atalarının kanını taşıdığını gösteriyordu. Çizerken de bir yandan da aklıma şu soru geldi, acaba dinozorlarda da erkekler böyle rengarenk miydi? 

     Böyle böyle düşünürken resmi tamamladım, sonra pek hoşuma gitmedi-hala canlı varlıkları çizmekte zorlanıyorum-arka plandaki ağacı ve çalıları da ekledim sahneye. Böylesi bir güzelliğe bu kadar yakın olmak nefes kesiciydi. Kim bilir bir İspermeçeti veya Orcayı canlı canlı görsem ne yapardım? Bunu düşününce de aklıma yine Melville geldi, acaba o modern tekniklerle elde ettiğimiz bu canavarların su altı görüntülerini görse, seslerini ve onlar hakkında öğrendiğimiz yeni bilgileri duysa neler yapardı? Çizim biterken bu sorular da yavaş yavaş yerini ayrı bir dinginliğe bıraktı, sorasında kuş geriye doğru dönerken kuyruğunun ucundaki tüyleri yüzüme sakince sürüp olay yerini terk etti.

18 Temmuz 2022 Pazartesi

Dere Kenarı Projesi

     Blender konusunda artık hafta tutmayı bıraktım, şubat ayını da sayarsak bu ay  hemen hemen altı ayı tamamlamışım. Hala öğrenmek için var gücümle çalışıyorum ancak son günlerde kötü bir alışkanlık edindim. İlk zamanlar kendimi bir tanışma süreci içerisinde gördüğüm için acele etmiyordum, yavaş öğrenmek benim için herhangi bir sorun oluşturmuyordu. Aynı şeyleri milyonlarca kez denemekten sıkılmıyordum ve henüz ciddi manada bu işe zaman ve bütçe ayırmadığım için de kasmadan, yavaş yavaş, bol tekrarla ilerliyordum. Sonradan bir sürü şey öğrendim, yapabildiklerimi ve yapabileceklerimi görmeye başladım ve bu işi daha da ciddiye almaya karar verdim. Daha fazla zaman ve daha fazla kaynak ayırdım. Sürekli ortalama bilgisayarlar alıp uzun yıllar kullanan birisi olarak hayatımda yapmadığım bir şey yaptım ve gidip alabileceğim en iyi bilgisayarı aldım daha verimli çalışabilmek uğruna. Şu anda hala deli gibi çalışıyorum ancak nedendir bilinmez sürekli kendimi daha da hızlandırmam gerektiğine dair sıkıştırıyorum. Yeni bir şeyler öğrenirken en nefret ettiğim aşama daha ne kadar işin başında olduğumu anladığım aşama oluyor genelde.  Eskiden olduğu gibi bolca alıştırma yapmıyorum. Bir şeyi öğrenir öğrenmez hemen yenisine geçmek istiyorum ve bu yüzden öğrendiklerimi ne kadar içselleştirebildiğime dair soru işaretlerim var. Sürekli vakit kaybediyorum, hızlanmam lazım düşüncesiyle yaşamayı bırakamıyorum. Bazı konularda sakin olmak ve yavaş ilerlemek hızlı öğrenmenin anahtarı olabilir.

     Kendime bu notu düştükten sonra hızlıca bu haftanın projesine geçiyorum. Bu proje yine Ian Hubert abimizin öğrettikleri sayesinde hayat buldu. Henüz fiziki simülasyonlar konusuna giriş yapmış değilim ancak video veya image texture'lar ile yapılabilecek şeylerin sınırı yok. İşin güzel yanı simülasyonlar kadar ram veya işlemci de harcanmadan hallolabiliyor işler. Buradaki dere tamemen üstünkörü bir dere görüntüsü kullanılarak yapıldı. Etrafı da biraz doldurunca manzaranın inandırıcılığı biraz daha arttı. Artık videoların seslerine de ayrı uğraşıyorum. Kısıtlı da olsa ses kütüphanelerinden bulduklarımla idare ediyorum şimdilik. Bu iki videodan birisi gece öteki gündüz vakti olarak tasarlandı, sesleri de bu doğrultuda düzenledim. Gece daha az dış ses, gece sesleri falan ekledim, tersine gündüz daha fazla ortam sesi, gündüz yaratıklarının sesleri falan derken sanki fena da olmadı. Tek sorunum Youtube'un bu görüntülerin kalitesini kemiriyor olması, nedendir bilinmez gereksiz bir piksellenme, bulanıklık. Aynı görüntü Instagram'da çok daha şahane görünürken Youtube'da bilinmez bir sebepten ötürü cazibesini yitiriyor sanki.

17 Temmuz 2022 Pazar

Terasta Tarım Çizimi

 

     Son bir yıl yine resim konusunda kendime çokça kızdığım yıllar arasına girdi. Pandemi sürecinde eve kapanmaya o kadar alıştım ki zaten yabancı olan dış dünya hepten düşmanım oldu. Tekrar aynı motivasyonla kendimi dışarı atabilir miyim bilmiyorum, bir süre daha ortalığın sakinlemesini bekleyeceğim sanırım. Kendimi dışarı attığım nadir zamanlardan biri olan bir USk buluşmasında çizmiştim bu resmi de. Akmerkez'in çatısında yürütülen Terasta Tarım proje sahasına davet edilmiştik. Etrafa bakmaktan resim çizemediğimi fark ettiğimde buluşmanın sonu yaklaşmıştı çoktan, hızlıca karaladım bir şeyler.

19 Haziran 2022 Pazar

Son Berberi Arslanı(M. Flandrin/1925)

     İnternette dolarnırken bazı görselleri bir kenara kaydediyorum, sonra da kaybolmasın diye aklımca elli yere de yedekliyorum ancak aradan zaman geçince görseller arşivin bir köşesinde duruyor olsa bile hikayesini çoktan unutmuş oluyorum. Bu fotoğrafın hikayesini unutmamak için kişisel tarih kapsülüm sayabileceğim bu sayfalarda kendisine yer verdim.

     Fotoğrafın şöyle garip bir hikayesi var; Marcelin Flandrin adlı fotoğrafçı 1925 yılında Casablanca-Dakar uçuşu esnasında Atlas dağları üzerinde yakalıyor bu sahneyi. Sahnenin özel olmasının sebebi bir zamanlar Kuzey Afrika topraklarını domine eden Berberi Arslanı'na ait eldeki son görsel kayıt olması. Ateşli silahların küçülüp daha mobil hale gelmesi bir çok canlı türünün köküne kibrit suyu dökülmesine yol açmış. Bu tür için de durum farklı değil. Osmanlı yönetiminde avlanmaları teşvik edilmiş ve avcılara kürk başı güzel paralar ödenmiş o dönem için, sonrasında gelen Fransız yönetimi de aynı yöntemleri uygulamakta herhangi bir sıkıntı görmemişler ve nihayetinde bu türün de kökü dünyadan kazınmış. Çölün sultanı sahneyi terk ederken de böyle bir fotoğraf bırakmış geride.Çeşitli kaynaklarda bazı hayvanat bahçelerinde Berberi Arslanlarının esaret altında yaşayan bireyleri olduğuna dair bilgilere rastladım, ancak kısa bir araştırma sonrası bu bireylerin ne kadar saf olduğuna dair soru işaretleri olduğunu öğrendim.

     


14 Haziran 2022 Salı

Ağaç Gövdeleri, Yumrular, Rastlantısallık Üzerine

     Ne zamandır sakince oturup tek başıma bir şeyler çizmiyordum, özlemişim bu dinginliği. Bu çizimimde gördüğünüz üzere sahne yaşlı bir ağaca aitti, üzerindeki yumruları tek tek incelemek durumunda kaldım. Bunun sebebi aslında son günlerde üzerine çokça düşündüğüm rastgelelik konusuydu ve bu sürecin sonunda her türlü rastlantısallığı daha detaylı incelemekte yarar olduğu hususunda kendimle bir fikir birliğine vardım. Dün arazide sabit istasyonumuzda beklerken bu garip gövdeli ağaca denk gelince bir inceleme raporu olarak notlarım arasına eklemek istedim bu çizimi.