17 Nisan 2020 Cuma

David Roberts Üzerine

     Bugünlerde sürekli eskiden bakmaktan zevk aldığım ve tekrardan bakmak istediğim tabloları, resimleri arayıp bulamamaktan yana problem yaşıyorum. Fark ettiğiniz üzere blogu kişisel not defterim gibi kullandığım için bu bahsettiğim resimleri ve ressamlarını da buraya kaydetsem mi diye düşünüyordum ne zamandır. Zaten duvarlar arasına kısılı kaldığımız bu günlerde kendi çizimlerimi ne yazık ki paylaşamıyorum malum sebeplerden. Evde çizim yapmak dışarıda çizim yapmak kadar zevkli değil ne yazık ki. Blogun bugünkü konuğu David Roberts. Eski Mısır sevdalısı her bireyin gözü mutlaka Roberts'ın litografik baskıyla üretilmiş gravürlerine aşinadır. Şimdi biraz David Roberts'tan bahsedip sizi benim çok sevdiğim birkaç eseri ile başbaşa bırakacağım.

     David Roberts'ın sanat hayatı ilk olarak Gavin Buego adlı şahsın yanında ev ressamı ve dekoratörü(house painter and decorator) olarak çalışmasıyla başlıyor. Bu meslek grubu günümüzde tamamen ölmüş denilebilecek bir meslek grubu. O zamanlar zengin evlerini süsleyen rölyefleri boyayarak sanat hayatımıza başlayabiliyormuşuz. Üstad yedi sene bu işi yaptıktan sonra işsiz halde beklerken  bir gün yeni bir iş teklifi geliyor. James Bannister'e ait olan bir sirkte sahne ve dekor tasarımcısı olarak işe başlıyor ve tüm İngiltereyi bu sirkle birlikte geziyor. Devamında daha iyi teklifler için sirk işini bırakıp büyük tiyatrolarda sahne tasarımları, dioramalar ve panoramalar yapmak üzere çalışmaya başlıyor.
     Hikayemiz bu noktada evrilmeye başlıyor, ressamımız 1832 yılında İspanya'ya gidiyor ve oradan yanında birçok eskiz ve resim ile birlikte dönüyor. Bu resimler dönemin popüler sanat merkezlerinde görücüye çıkıyor ve hiç de fena olmayan fiyatlarla o zamanın koleksiyonlarına giriş yapıyor. Hatta bu resimlerden bazıları litografik baskı yoluyla çoğaltılıyor ve birçok yere dağıtılıyor. Günlerden bir gün yine çok sevdiğimiz, suluboya işlerine bayıldığımız ressamımız JMW Turner, David Roberts abimize artık sahne tasarımı işlerini bırakmasını ve sanat yolunda kendi yolunu çizmesi gerektiğini söylüyor. Roberts'ın da düşünceleri bu yönde olacak ki 1838 yılında,  o günlerin en popüler yerlerinden birisi olan Mısır'a doğru yelken açıyor. Lübnan, Ürdün, Kudüs, Sina, Nübye ve Mısır'da bulunuyor. Buralarda bir sürü eskiz ve suluboya resmi üretiyor, bunları üretirken amacı sonradan bir yağlıboya resmine dönüştürmek veya litografik baskı ortamlarında resimleri çoğaltabilmek. Zaten böyle de oluyor. Haliyle o zamanlar henüz fotoğraf makineleri bu kadar yaygın olmadığı için insanlar eski Mısır'ı hep bu ressamların eserleriyle tanıyorlar. İşte burada sizlerle paylaşacağım eserler de bunlardan bazıları. Çocukken ansiklopedi sayfaları arasında bu resimlere bakmak bir takıntı halini almıştı bende, yatıp kalkıp bu resimlere bakıyordum. Sonraları unutur gibi oldum ama niyeyse ara ara bu hastalık yeniden nüksediyor. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder