12 Ağustos 2024 Pazartesi

JMSDF Shimakaze(DDG-172/TV-3521) ve Kashima(TV-3508) Liman Ziyareti (TR-ENG)

     Bu haftaki planımız Türk&Japon dostluğunun 100. yılı kutlamalarının bir parçası olarak Sarayburnu Limanı'na demirleyen JMSDF'ye ait Shimakaze ve Kashima gemilerini ziyaret etmekti. Sanırım ilk defa bir Japon savaş gemisini canlı canlı görmüş oldum böylelikle, daha önce hiç denk geldiğimi hatırlamıyorum. İki gemi de Deniz Aşırı eğitim seferleri için 20 Mayıs 2024'te başlamışlar seferlerine. Bazı haberlere göz gezdirince 15 senenin ardından Japon gemilerinin 8. liman ziyaretlerinin olduğunu öğrendim. Tümamiral Nishiyama Takahiro komutasındaki gemilerin ikisi de şu anda personel yetiştiren eğitim filosuna ait gemiler.

     Ziyaret ettiğimiz ilk gemi JS Kashima oldu, gemiye adım atar atmaz içimde varlığından bile haberdar olmadığım garip duygular depreşti. Gözüme sıcak pembe bir filtre indi, sakura yaprakları etrafta uçuşmaya başladı. İnanması güç gelse de telefonun kamerasına bile bir şeyler oldu, renk paleti değişti. Kashima'da yürürken ilk gözümüze çarpan şey geminin temizliği oldu, cidden o kadar şey arasında gözümüze ilk bu çarptı, aklımız almadı. Hadi yerleri falan yıkadınız temizlediniz, geminin yan duvarları bile pırıl pırıldı, inanamadık elimizi sürttük toz yoktu, şaşkınlıktan kalakaldık. Sonra öğrendik ki gemi sefere Mayıs sonunda başlamış, yine de tuzlu su biraz pas akıntısı falan yapmaz mı ya? Geminin kendisi gibi personeli de gayet disiplinli ve temiz görünüyordu. Kullanılan ekipmanlara kadar yıkamış herhalde deliler, halatlar bile öyle güzel toplanmıştı ki gemiden çıkasım gelmedi.

     İkinci gemimiz ise JS Shimakaze idi, bu gemi Hatazake Sınıfı'nın ikinci gemisi olarak hayatına başlasa da sonradan Çin Denizi'nde bir balıkçı gemisiyle yaşadığı bir çarpışma sonrasında 2021 yılında eğitim gemisi olarak devam ediyor. Gemi 4700 ton civarı çekiyor, 1000 ton bayağı fark ediyormuş dedim içimden bizim TCG Gayret'i düşünürken. Gemide bizim de bir zamanlar denizaltı harbinde kullandığımız ASROC bataryalarını görünce kısa bir de nostalji yaşadım. Bu gemi biraz daha iriceydi Kashima'dan, sadece bunda biraz pas akıntısı vardı ama o bile son derece makul seviyedeydi onca yol düşünüldüğünde. Yine bu gemi de ağzınızı açık bıraktıracak kadar temizdi. Bu devi bayağı sevdim, hala üzerinde İmparatorluk Donanması'ndan izler taşıdığını görmek ilginç hissettirdi. 

 Neden bilmiyorum ama bayağı Japon gemisi tanıyorum, adamlar anime karakterlerinden plastik kitlere o kadar güzel sahip çıkıyorlar ki donanmalarına. Bir de Japon Donanması'nı genel olarak hep maketlerden tanımış biri olarak o çıktılar, merdivenler falan adamların kendi gemilerinin kitlerini kalıplarken ne kadar yürekten yaptıklarını görmek ilham vericiydi. Bir yerlerden bulursam bir tane Hatazake kiti Shimakaze'yi patlatırım hemen. Sizleri de gemiye götürmek isterdim ancak bunun yerine gemiyi sizlere getirmeyi daha uygun buldum. Bu sefer öyle beş bin metre ilerden korkunç zoomlar yok. Kanalın ilk tur videosuyla geliyorum sizlere.

30 Temmuz 2024 Salı

Revell B-17F "Memphis Belle" (1/72) İncelemesi

     Yıllar önce bir gün D&R'ın koridorlarında bu arkadaşla karşılaştık. O zamanlar daha maketçiliğe yeni yeni başlamışım, henüz daha ilk uçağımı yapabilir hale gelmek için gün sayıyorum. Bir anda bu Revell tarafından üretilen 1/72 ölçekli B-17 kitiyle burun buruna geldik. Koskoca bir B-17'nin küçültülmüş bir versiyonunu eve sığdırabiliyor olma düşüncesi içimde fırtınalar esmesine sebep oldu, zaten ezelden beridir 2. Dünya Savaşı bombardıman uçaklarına kaptırmış haldeydim gönlümü. Ne kadar cezbedici gelse de o gün B-17'yi almadım, henüz modelcilik konusunda emekleme çağlarındaydım ve iç detayları görünce bu kiti bitirebileceğime ihtimal vermedim. Yıllar sonra aldığım kiti bayağı bir model yaptıktan sonra ancak geçtiğimiz günlerde çekine çekine açabildim. Kutuyu açtıktan sonra sizi devasa bir çerçeve poşeti karşılıyor olsa da bu sefer yenilmeye pek niyetim yoktu, artık bu kiti yapabiliyor olmam gerekiyordu. Revell'in alışılagelmiş plastiğiyle karşılaşınca nedense bir rahatlama hissediyorum, herhalde ilk yaptığım uçak modelleri çoğunluk Revell tezgahından çıktığı için böyle hissediyorum. Böylelikle yıllardır kenarda gözümü korkutan bu arkadaşla macera dolu yolculuğumuza başlamış olduk, şimdi belki aranızda bir B-17 yapmak isteyen olabilir düşüncesiyle biraz ön bilgi verme düşüncesiyle kite geçiyorum.

25 Temmuz 2024 Perşembe

Afganistan'da Maket Yapmak(Barkın Bayoğlu)

     Temmuz aylarını biraz hüzünlü bulduğumu defalarca dile getirmişimdir bu blogda. Barkın Bayoğlu'nu da yedi sene önce bugün kaybettik. Üzerinden yedi koca sene geçmiş, sanki dün gibi Altınlı Gece yayınlarının başlamasını beklediğim günler. Kendisiyle birebirde tanışma fırsatı bulamamış olsam da çoğu dostumdan fazla vakit geçirmişimdir, sanırım bu da yeni bir tanışma türü sayılabilir. Hala wayback machine'den modelcilik yazılarını okurum, hala yeni bazı kitleri almak istediğimde "babuş bu kiti yapmış mıydı acaba?" diye bir kontrol ederim. Racingz'de benim de tekrar tekrar okuduğum, Türk modelciler için artık kültleşmiş bir modelcilik motivasyon yazısı vardı kendisinin, yıllardır yazının çoktan kaybolmuş görsellerine ulaşmaya çalışsam da başaramıyordum. Bugün Altın Elbiseli Adam'ın yıldönümünde Gökhan Eren bu yazıya ait olduğunu düşündüğüm iki fotoğraf paylaşmış, hem yazıyı tekrar hatırlamak, hem de fotoğrafların kaybolup gitmesini önlemek amacıyla buraya taşımayı doğru buldum. Bu kısa olmasını planladığım açıklama sonrası sizi yazıyla başbaşa bırakıyorum:

*** ««Image»» yazılı kısımlar kaybolan görselleri ifade etmektedir.

19 Temmuz 2024 Cuma

Yedikule Hisarı Buluşması(19.07.2024)

     Bir şeyler yazma konusunda bu sene epey sınıfta kaldım, ne defterlere ne de buralara bir şeyler karalayamadım. Pek çizim yaptığım da yok. Genel olarak diğer üretimlerim de pek yerinde değildi bu sene. Sanırım bu kadar hiç bir şeye ara vermemek lazım. En az altı yedi yıldır oyunlardan uzak duruyordum, bir anlık gafletin beni bu kadar uzaklara sürükleyeceğini düşünemedim. Şükür ki listemde olan oyunların büyük kısmı bitti, bitmeyenler için de pek enerjim kalmadı. Artık en kısa oyun elli saat sürüyor, elli saatlık maceralar için biraz yaşlanmışım.
     Bugün sondan geriye doğru buluşmaları bir toparlayayım dedim, yani bu zamana kadarki son yazım olan bu yazı serinin ilki olacak. Bugün size üçüncü Yedikule Hisarı buluşmamızdan bahsedeceğim. Bilmiyorum Dark Fantasy türünü sever misiniz? Yıllardır tanıdığınız üzere böyle bir türün tutkunu için Yedikule Hisarı gibi bir ortaçağ yapısı içinde gece saatlerinde gezinmekten güzel ne olabilir. Ben bu buluşmada pek çizemedim, başlamayı denedim en azından ama bitiremedim resmimi, o yüzden buluşmadan geriye bir anı kırıntısı bırakmak adına buraya not almayı yararlı buldum.

1 Temmuz 2024 Pazartesi

Veli Efendi Hipodromu Bahçesi (30.06.2024)

     Etrafta çizecek bir şey yoksa hemen ağaçlara saldırabilirsiniz, her zaman garip renk tonlarını ve dokularını bünyelerinde barındırmayı başarabiliyorlar. Hem biraz sıcaktan bunalmış, hem de azıcık dinlenecek gölgelik bir yer ararken buldum bu ağacı Veli Efendi Hipodromu bahçesinde. Gideceğim biraz daha yolum vardı aslında ancak 110 gsm'lik kağıda bu kadar oluyormuş, insan nerede bırakacağını bilmeli diyerek resmi sonlandırdım, en azından sulu kısmını. sonra da kuruboyalarla yaptık bir şeyler, umarım beğenirsiniz.



30 Haziran 2024 Pazar

Gazi Koşusu Buluşması(30.06.2024)

 
Ne zamandır yapmak istediğimiz buluşmaların en başında Gazi Koşusu buluşmasını bir türlü yapamamıştık, bu planı yaptığımız günlerin üzerinden epey zaman geçmiş olduğunu farkedemedik bile. Derken tesadüfen internette Gazi Koşusu manşetlerini görünce hemen programımızı yaptık ve kendimizi Veli Efendi Hipodromuna attık. Biraz da geç kalmışız, baştan biraz pişman olur gibi olsak da ortamın atmosferi bizi etkisi altına alınca biraz kendimizden geçtiğimizi itiraf etmem gerekiyor. Başta bu sıcakta ayakta resim mi çizilir off-poff derken beş dk. sonra herkesin elinde defter çizime başlamıştı. Çizim yapmayanlar kalem kullanma kabiliyetlerini altılı ganyan gişelerinde denediklerini söylediler ancak koşu sonunda biletlerden yana pek yüzü gülen yok gibiydi.

16 Nisan 2024 Salı

Port Visit Of SPS Juan Carlos I(L-61)

Armada Espanola Amphibious Assault Ship (L-61) SPS Juan Carlos I arrived in Istanbul, Türkiye for a scheduled port visit on April 16, 2024.

     Belki gözden kaçmış olabilir diye buraya da ekleme gereği duydum, insan hayatında ilk defa bir Harrier görünce kameraya almadan duramıyor. Düşününüz ki bir de bu jetler Juan Carlos gemisinin üzerinde. Neredeyse sevinçten ağlayacak noktaya geldiğim ender karşılaşmalardan birisiydi bu karşılaşma benim için. I-300 özentisi bu videomun kusuruna bakmazsınız umarım.


22 Mart 2024 Cuma

Hasegawa Antarktika Gözlem Gemisi Soya Özlemi

     Geçtiğimiz günlerde yine deli dana gibi Soya Soya diye gezerken şu görsele rastladım, modeli kim yapmıştır, nasıl yapmıştır bilmiyorum. Ölçeği 1/700 bile değil ama böyle model çalışmaları görünce kendime pek hakim olduğumu söyleyemem. Soya kitinin fiyatı hiçbir zaman ucuz olmadı ama 2000 lira edecek kadar da ne var kutuda çok merak ediyorum(şimdiden söyleyeyim seneye 4000 diye güncellememi beklemeyin). Bu görseli ararken arşivde eski bir buluşmadan fotoğrafa denk geldim, kim bilir hangi buluşma dönüşü Ekin'in analog makinasıyla çekilmişiz. Arkamızda Paşabahçe Vapuru var, şu geminin plastik kitini yapacak bir tane delikanlı modelcilik firması yok mu arkadaş ya?


9 Mart 2024 Cumartesi

USk İstanbul Art İstanbul Feshane Buluşması(09 Mart 2024)

Art İstanbul Feshane'deydik son buluşmamızda, memleket günlerinin yapıldığı binayı sergi alanı olarak görmek güzeldi doğrusu. Sonra Kafe alanına oturduk, tavandaki metal iskelet ve havalandırma boruları güzel görünüyordu, tam çizime başladım biraz zaman geçti üzerinden yine hemen çat diye bir kafe görevlisi geldi kaldırmak için. Yine abicim üslubuyla konuşmalar, konuşurken bir şefkat gösterisi olarak omuza dokunmlar falan. Bu sefer çıkmadık ama kafeden, güvenlik etrafımızda bin tur attı, dayanamadılar başka bir yere aldılar. Şu belediyeye ait tesislerin kafesini illa böyle insanlara mı vermek gerekiyor ya, belediye kendisi işletemiyor mu buraları çok mu zor? Ülkede insan gibi muamele görmek hayal oldu artık ya. Adama sonunda ben bu şikayetimi gerekli yerlere yazacağım dedim, kime yazarsan yaz dedi, sonra düşündüm hakikaten kime yazarsan yaz bir halt olduğu yok ülkede.



24 Şubat 2024 Cumartesi

Salt Galata Mini Buluşması(24.02.2024)

     Hazır olun çünkü yine alakasız bir çizim ve konudan bağımsız bir yazı geliyor. Çok saçma gelebilir ama ortaokulda ilkçağ, ortaçağ vs. dönemlere çok sonraları isim verildiği, yaşarken kimsenin bırakın umurunda olmayı farkında bile olmadığı gerçeğiyle yüzleşmem çok zor olmuştu. O büyük değişimleri yaşayan insanlar bunun farkında bile değildi, sonradan biz vermiştik o dönem isimlerini. Ne derseniz deyin bunu kabullenmek her çocuk için o kadar kolay olmayabiliyor, düşünsenize ortaçağı kapatmışsınız haberiniz olmadan. Bu aralar kendi adıma bir böyle bir dönemi kapattığımı sanırım sonunda anladım ve daha zoru kabullenmeye başladım. Geçen artık giyemediğim pantolonlardan tamamen kurtuldum, tekrar 70 kilolara dönerim umuduyla dolabın bir kenarında yıllardır duruyorlardı. Eşim binlerce defa kurtul şunlardan dese de ben bir gün tekrardan içlerine girebileceğim hayaline sıkı sıkıya sarılmıştım. Mesela bu davranışım böyle bir dönemin bitimine dair bir ipucu olabilir. Değişimi kabul etmek ve ileriye doğru adım atmak o kadar kolay olmayabiliyor. Onca senenin alışkanlıkları, bir yandan da güvenli hissettiğin sınırların dışına çıkma korkusu vücutta kan akışını hızlandırabiliyor. Bu sene birbirinden bağımsız bir sürü insanla benzer şeyleri konuştum, belki içinde bulunduğumuz yaş aralığıyla alakalıdır. Herkesin beklediği ve ürktüğü bir değişiklik var gibi etrafımda, bu yolların nereye çıkacağını merak etmemek pek mümkün görünmüyor doğrusu. Yalnız eğer bu bir dönem bitimine ait işaret olarak kabul edilebilecek bir şeyse şuna ne diyorsunuz: yıllardır yolda belde gezmekten mahvolmuş ayaklarım sebebiyle giyemediğim ayakkabıları tekrardan giyer oldum, bu da bir işaret değilse nedir öyleyse? Şuraya hiçliğin ortasında bir adet yerindeçizer ve silah arkadaşı bırakıyorum, böyle saçma anlamlandırma çalışmalarının sebebi de daha iyi anlaşılmış olur. İyi bir rüzgarda, bomboş ovanın çamurlu zemininde yeterince yürürseniz mesihliğinizi bile ilan edebilirsiniz. Kullanıla kullanıla biraz anlamını yitirmiş olsa da Nietzsche'nin "Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar" sözü doğrulanabiliyor zaman zaman. Neşeli mevsimlerde çiçek böcek derken yol bitse de kışın kilometrelerce sürülmüş boş tarla manzarası insanda bir yerden sonra karadeliğe dönüşebiliyor.