Uzun bir motion-camera tracking öğrenme süreci sonrası bu yaptığım ilk proje oldu sanırım. Notlarını da hazırlayıp bloga koymuş olduğum tracking mevzusu düşündüğümden çok daha fazla uğraştırdı beni. Her tracking yöntemin göre çık dışarı çekim yap içeriye gel üzerinde uğraş derken bir aya yakın zaman geçmiş. Aslında bu proje de bir camera tracking projesi olacaktı fakat olay her zamanki gibi kontrolden çıktı. Gözlem istasyonlarını siz de sever misiniz? En olmadık zamanda karşınıza kutba yakın bölgelerdeki eski Sovyet gözlem istasyonları, radar üsleri gibi yerlerin terkedilmiş görüntüleri çıktığında saatlerce bakar mısınız? Bu projede bir parça da olsa bu hissi uyandıracak bir sahne yapmak istedim. Yine aşırı sıcak bir çöl gezegeninde kurulu gözlem istasyonunun modüllerinden birinin içerisindeyiz.
Daha önce Image Texture'ler ile neler yapabileceğimizden bahsetmiştik. 3D'ye ilk başladığım günlerde sürekli ücretsiz texturelar arardım. Yaptığım modellerde genel olarak bu textureleri kullanırdım. Üzerlerinde zamanın bıraktığı izleri yapmak için de ayrı textureler bulup tabletle paslanma aşınma vs. desenleri yapıp bu kısımları başka dokulardan oluştururdum. Sonradan fotoğrafları kullanınca bu zahmetten kurtuldum. Zaten doğal haliyle eskimiş yıpranmış dokular elimde vardı artık. Geriye sadece güzel bir referans fotoğraf veri tabanı kurmak kalıyordu. Bu sahnede gördüğünüz hemen hemen her obje fotoreferanslardan oluşturuldu. Mesele modülün zeminlerini yapmak Yenikapı-Yalova hattında çalışan feribotlardan birinden çektiğim referansları kullandım. Boyanın zamanla aşınmış görünümü ve metal kısımda sürtünmenin en çok olduğu kesimlerdeki parlaklığı ve toz dokusu tahmin ettiğimden daha güzel durdu. Panel aralarıyla biraz daha oynasam belki daha ilgi çekici olabilirmiş.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum modülün kaportaları da bayağı zamanımı aldı. Normalde denizaltı kapakları üzerinde çalışacaktım fakat Apollo 11'in kapağı ansızın önüme düştü, işin aslı daha sağlam duran pis bir şey yapmak istiyordum ama sonradan üzerinde çalıştıkça daha da çok sevdim ve bırakamadım. Aslında böyle sahneleri yaparken obje modellemeden uzak durmak lazım, sevdiğiniz şey sahneye uygun olmasa bile kullanmak istiyorsunuz. Tümevarımla ilerlemek hem yorucu hem de bir sürü saçma fikir oyalayıcı olabiliyormuş, bu da güzel bir ders oldu benim için.
Modülün geri kalanı ve alet kutuları ise dünya denizaltılarından geldi. Denizaltılar büyüleyici ortamlar, yanından geçen arabaların rüzgarına kapılan böcekler gibi kapılıyorum denizaltılara, çaresiz bir dert. Kurtulma ümidim sıfır. Yine bir sürü denizaltı iç mekan fotoğrafı buldum bu modelde kullanmak için. Biraz daha vaktim olsa daha kirli daha ne modeller yapardım bu fotoğraflardan ancak vaktim sınırlı, hala vaktimin büyük çoğunluğunu öğrenmeye ayırıyorum.
Fotoğraflar yerinde kullanıldığı zaman inanılmaz bir veri kaynağı. İlk defa bu modelde test amaçlı da bir çalışma yaptım. Okul yıllarımda fotogrametrik yöntemlerle 3D modeller yapardım, tabii o zamanki teknoloji ve algoritmalar şimdiki kadar başarılı değildi ve süreçler henüz biraz daha analogdu. Gelişen teknolojiye fotogrametri yazılımları da ayak uydurmuş ve nihayetinde bizlerin hizmetine sunulmuş Bir çok fotogrametrik çözüm olsa da open source olarak kullanabileceğimiz Meshroom isimli güzel bir program var. Test amaçlı olarak evdeki kitap ciltlerini taramaya karar verdim. Evde zamamında paraya kıyıp meşin cilt yaptırdığım İnsan Ketin'in Genel Jeoloji kitapları vardı, üst üste koyup fotoğraflardım ve sonra fotogrametri yazılımıyla verileri değerlendirip katı model haline getirdim. Bu sayede hem güzel bir kitap ciltleri modelim oldu hem de İhsan Ketin'in ruhu projenin derinliklerine sinmiş oldu. Masanın üzerindeki defteri yaparken de Sırrı Erinç'in defterinden çizimler aldım.
Bahsetmeden geçemeyeceğim, bu projede uğraşmayı en sevdiğim şey köşedeki TV oldu, yine bir Ian Hubert numarasını uyguladım. Bu yöntem her ne kadar kitaptaki en eski metotlardan biri olsa da benim kafama yeni dank etti. Görselleri kullanabildiğimiz gibi videoları da texture olarak kullanabiliriz ve bu sayede herhangi bir objeyi ekrana çevirmek sadece an meselesi haline gelmiş olur. Burada değişik metotlar uygulamak da mümkün, mesela yüzeye giydireceğiniz görüntüye noise texture veya herhangi başka bir parazit görüntüsünü de uygulayabilirsiniz üst üste.
Aşağıda da meşhur TV'mi görebilirsiniz. Yavaş yavaş öğrendiğim bir şey de görüntüyü izleyen insanların eşyalar üzerinden sahneyi kafalarında kronolojik bir yere oturtmaları olgusu. Bu konu üzerinde çalışmam lazım, insanlara daha fazla bilgi kırıntısı bırakmalıyım objeler arasında.
Daha önceki işlerde nedense fikirlerini öğrenmek için kendilerine yaptıklarımı gösterdiğim dostlarım yaptığım şeyleri anlayamadılar, o kadar gerçekçi olmasa da video kaydı sananlar oldu bazı denemeleri. Bunun üzerine bu sefer benim neyim eksin ulan deyip bir breakdown videosu da yaptım. Onu da aşağıdan görebilirsiniz.
Bu projeden kendime çıkardığım notlar şunlar oldu:
- Kütüphane konusunu bir kere daha vurgulamakta yarar var, ne kadar zengin bir kütüphane olursa seçenekler o kadar artıyor. Olmadık ses, görüntü vs.ler en akla gelmedik yerlerde hayat kurtarıyor.
- Yaptığım modelleri artık ayrı ayrı dosyalayıp aynı zamanda Sketchfab'a veya başka 3D model bankalarına da eklemek hem kendi adıma hem de başkaları için yararlı olabilir.
- Modellemeye asla detaylardan başlamamam gerektiğini kendime ne kadar hatırlatsam da maketçilikten gelen tecrübelerim beni detaylarda kaybolmaya yönlendiriyor hep. Piramidin temelini koymadan üstünü çıkmaya çalışmamam lazım. Belki de hazır modeller kullanmalıyım. Bazı modeller sadece vakit kaybettirmiyor, saatlerce uğraştıktan sonra bir de beğenmeyip kenara atabiliyorsunuz ve altı yedi saatlik çalışmayı kullanamamak üzücü.
- Hoşuma giden objeleri, binalar vs. modellemek üzere fotoğraflayıp böyle de bir veri tabanı oluşturmam işime yarayabilir.
- Sesin de kendine ait bir animasyon hissi yaratma gücü var, bu modelde öğrendiğim en önemli şey bu oldu. Bundan sonraki sahnelerde bu gücü elimden geldiğince kullanmaya gayret edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder