Bu sene gezegende 34. yılımı tamamladım ve 35'e garip bir geçiş yaptım. Eskiden birisi 24 yaşındayım falan dediğinde yaşımı üçle falan çarptığımı hatırlıyorum ne kadar büyük olduğunu anlamak için, şimdilerde yavaş yavaş ortamdaki yaşı en büyük insan olmaya doğru ilerliyorum. Bu yaşlara gelince yavaş yavaş daha gerçekçi sorunlarla uğraşmaya başlıyormuş insan, en azından şu son birkaç ayda insanların gerçekten büyük sorunlarını dinledikçe sızlanmayı büyük oranda bıraktım. Dert etmeye doyamadığım bir sürü sorunun aslında tamamen fasa fiso olduğunu farkettim. Çocukluğunda durmadan hastaneye giden biri olarak "Sağlık en büyük zenginlik" lafını az çok anlayabiliyordum ancak gerçekten serin bir yaz sabahı insanın ciğerlerini temiz bir havayla doldurabilmesinin ne kadar paha biçilemez olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Her ne kadar bir yandan bir sürü güzel şey yaşadığım için sevinsem de ömrümden bir yazın daha eksilmesi kahredici, acaba bin yıl daha yaşasam hala yaz sabahları bu kadar güzel gelir miydi? Takvime pek bakmadığım için her sene ancak çiftçiler buğdayı biçmeye başladığında anlıyorum yazın bittiğini, günler yerini karanlığa teslim ederken yüreğim daralarak bekliyorum kışın gelmesini. Sonrasında kenarda köşede böyle anı kırıntıları kalıyor. Böyle güzel geçen bir gün için neden bu kadar pesimist bir yazı yazdığım konusunda en ufak bir fikrim olmasa da geride böyle bir iz bırakmış olmak huzur verici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder