Mezarlıkta çizim yapmayı hiç denediniz mi bilmiyorum, özellikle ikindi vaktinden sonra seçtiğiniz yere geçip, çizim yapmaya başlayıp, hangi ara güneşin battığını anlayamayacağınız o anlardan bahsedeceğim size. Alacakaranlıktan, zifiri karanlığa geçerken, etrafınızdaki minik bir çıtırtının yüreğinizi hoplatmaya yettiği, kafanızın üzerinden yarasaların uçuştuğu, ağaç dallarında baykuşların sinsi sinsi sizi gözlediği o korku dolu anlardan...
Evet, gün batınca mezarlıklardan tırsmıyor değilim fakat mezarlıklardaki taş işçiliği çok hoşuma gidiyor, sessiz sakin bir ortamda çizim yapmanın tadı da ayrı tabi. Bir de beton aşığı bir millet olarak, artık şehirlerde tek yeşil alanlar olarak mezarlıkları bıraktık. Hem kafamı dinleyeyim, hem de çizim yapayım düşüncesindeyseniz eski mezarlıklar güzel yerler. Taş işçiliğinin bu güzide eserlerini çizmek insana ayrı bir zevk veriyor.
Bu yazıda yer alan tüm resimler Edirnekapı Mezarlığından olacak. Onlardan biri daha...
Aşağıda ki resim de yine gece saatine kalmak durumunda kaldığım resimlerden, çizim aşamasını zar zor tamamlayıp, renklendirme işlemini referans fotoğrafı yardımıyla yaptım. Bu mezar bir denizciye ait imiş, keşke çizerken ismini de not etmeyi unutmasaymışım.
Bu resimde yine gece vaktine kaldığım resimlerden birisi, renklendirme alacakaranlıkta yapıldığı için siyah beyaz denedim bu resimde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder