Kıymetli okuyucularım, siz bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda kim bilir yine, ne çileli işlerle uğraşıyor olacağım. Bu hafta çizim yapsam da bloga aktarma işine vaktimin kalmayacağını düşünmemden dolayı size yeni eskilerden bir çizim macerası hazırladım, umarım hoşunuza gider.
Ocak ayı içerisinde kuzenlerimin düğünü sebebiyle eşimle Mersin'e gitmiştik. Yerinde çizerlik insanda bağımlılık yapıyor, bir süre sonra çizmeden duramıyorsunuz. Bir de şehir dışına çıkınca fırsat bulsam da bir şeyler çizsem diye yanıp tutuşuyorsunuz. İşte Mersin'de de bu oldu, koşuşturmacayla geçen bir buçuk güne, üç çizim sığdı. İlk resim Mersin Hükümet Konağı'binasına ait.
İnsanlar artık her şeyi çok çabuk tüketir oldu. En değerli olduğunu söyledikleri anların etkisi, herhangi bir paylaşım sitesinde, o anın fotoğrafını paylaşana kadar sürüyor. Böyle bir zamanda insanın kalemi eline alıp, kağıda bıraktığı her iz daha değerli bir hal alıyor. Bu sebeple seyahatlerde elime geçen her fırsatı hemen çizime çevirmeye çalışıyorum. Bazen uykumdan, bazen yemekten feragat ederek çizmeye başlıyorum. Burada da herkesler uykusundayken çizimini yaptığım nenemlerin evi.
Bir Ocak ayında yoğun bir hafta sonunun ardından sizi çok yorucu bir hafta bekliyorsa ve uçağınız hemen varsın da, ertesi günkü toplantıya dosya yetiştireyim diye plan yapıyorsanız, ben size olacak olanı söyleyeyim, Murphy kanunları işlemeye başlayacak ve uçağınız kesin rötarı yiyecektir. O gün de yine öyle oldu, uçağın son ana kadar yoğun kar yağışı sebebiyle kalkıp kalkmayacağı bile belli değildi. O kadar belli değildi ki, uçağa bindiğimizde gecikme umurumuzda bile olmadı. İşte burada da Adana Hava Alanı'nda beklerken yaptığım çizim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder